"Aramızdaki yakınığı inkâr edemezsin," diye azarlamıştı Marki. "Vücudunun benimkine verdiği tepki tartışma götürmez." "Belki de korkuyorumdur." "Belki de tahrik olmuşsundur. Aradaki farkı bilebilecek bir erkek varsa, o da benim." Marguerite öfkeyle, hissettiği sahiplenici kıskançlıktan nefret ederek, "Elbette," demişti. Marki bakışlarını Marguerite'ın aralanmış dudaklarına dikerek, "Merak ediyorum," diye mırıldanmıştı, "senin gibi bir kadınla sevişmek nasıl olurdu; eşsiz bir güzelliği ve çekiciliği olan ama bunu silah olarak kullanamayacak kadar masum bir kadınla?" "Sizin güzelliği silah olarak kullandığınız ğibi mi?" Marki'nin biçimli dudaklarında bir gülümseme belirmişti. Bu gülümsemeyle gözlerinin kenarlarındaki çizgilerin silinişini görünce Marguerite'ın kalbi duracak gibi olmuştu. "Beni çekici bulduğunu bilmek bana zevk veriyor." "Çekici bulmayan bir kadın var mı?" Marki omuz silkmişti. "Ben sadece senin düşünceni umur- suyorum." "Beni tanımıyorsunuz bile. Belki de düşüncelerim önem- sizdir." "Seni tanımak istiyorum. Seni tanımaya ihtiyacım var. Seni ilk gördüğüm andan beri başka bir şey düşünemiyorum." "Mümkün değil." "Yolunu bulursam bana izin verir misin?" Cevabının ne olması gerektiğini bilmesine rağmen dile getiremeyen Marguerite zorlukla yutkunmuştu. "Şehvetiniz geçecek," diyebilmişti sadece.
Sayfa 13
gayya-yi vücud (vücut gayyası)
titretir kalbi, fakat kurtulamaz gözleriniz nazar etmekden o mir’ât-ı sem|âlûde yine, sizi bir câzibe almış gibidir pençesine. rûhunuzdan ne kadar gelse nidâ-yi nefret oradan ayrılamaz dikkatiniz bir müddet, oradan dönmiye kuvvet bulamaz gözleriniz. işte gayyâ-yi vücûd, işte o zulmet, o batak; beşerin işte, pür|ümmîd ü heves, kıvranarak bağr-ı târında şinâh etdiği girdab ı üfûl.. rûh-ı safı şeb-i ağmâkına etdikce nüzûl çırpınır gayz u teneffürle; fakat bî|ârâm edecekdir bu nüzûlünde ebedlerle devam. gayya: cehennemde bir dere, kuyu.
Reklam
Kalp öyle bir halde olmalıdır ki göz, altının cazibesini görmesin. Hatta altına bir cazibe atfetmesin. İndinde çakıl taşıyla altın bir olsun.
Sayfa 43
" Bütün varlığını geçici şeylere bağlayan her gönül, zarara ve tehlikeye adaydır. Çünkü o geçici cazibe bir gün yok olup kopacaktır. "
Ben noktaydım; dünya hali içinde pek de kayda değer olmayan minnacık bir mühür. O virgüldü; durmadan arkasına yeni vagonlar eklenen, yoldan çıkmış bir cazibe treni.
Gitmek,ona göre başka yerde olmak demekti. Bu başka yer ister evvelkinden iyi,ister daha beter olsun,önemi yoktu. Başka olsun da... Mühim olan, yenilikti... Evvelce görülmemiş şeyleri açılmış kapı, harikalı yarın; onun gayet hoş ve derin bir surette söylediği gibi, var olmadığı ve olamayacağı için büyük bir cazibe taşıyan yarın...
Sayfa 48
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.