“Susmak, bazen sesinizi gür şekilde duyurmanın en etkili yoludur. Kelimelerin mânâların gerisine düştüğünü gördüğümüzde mânâdaki sırrı korumak için susarız. Dilin susması, kalbin sustuğu anlamına gelmez. Kalbin mânâları, dilin kelimelerinden daha fazladır. Varlığın sırrına erenler, çok konuşarak gürültü yapmak yerine, susarak kendilerine emanet edilen mânâya sahip çıkarlar. Kelimelerin ötesindeki hâl ve mânâ ile konuşanlar, birbirlerinin sessizliğini en iyi anlayanlardır.”
“Kan ve kemik miktarıyla baktığımız her savaş, kötüdür elbette. Evet, zordur savaş. Kazanan için bile yıpratıcıdır, üzücüdür. Hayatta kalma isteği, her şeyin üstünü örter bazen. İnsanı insan yapan faziletlerin çoğu, bir anda kaybolup gider… Fakat zillet daha koyudur. İstilacı zalimlere boyun eğmek, daha kötüdür. Namusuna el uzatılan kadınların çığlığına kulak tıkamak, daha kötüdür. Ömür boyunca korka korka yaşamak; kaçacak, saklanacak yer aramak daha kötüdür. Allah adının, arzdan ve semadan silinmesi daha kötüdür. Allah’a iman eden, üzerindeki nimetler sayesinde karnını doğurduğu toprağa hürmet gösteren, karısını ve çocuklarını seven adam; kılıç kuşanır bu yüzden. Alnını secdeye huzurla koymak isteyen… Evlatlarının şeref ve sevgiyle büyümelerini görmek için, gecesini gündüzüne katan… Erinin alın terine gözyaşını ortak eden… Yaşadığı şehir güzelleşsin diye ömrünü tüketen kadın, kapısının arkasında bir sopa bekletir. Belinde bir hançer saklar…”