Mustafa’nın bir anda gözleri doldu, dudakları titremeye başlamıştı.
- Ya Hifa, demişti Süheyb. Biliyor musun, bu nimetlere karşı benim
şükretmem, senin de sabretmen lazım. İster misin şu geceyi ibadetle
geçirelim. Zira Efendimiz (a.s.m.) “Cennette yüksek bir çardak vardır.
Orada yalnız şükredenlerle sabredenler otururlar” buyurmuşlardır.
Mustafa’nın hıçkırıkları gittikçe artarak, kendisini kaybedercesine
sarsılmaya başlamıştı.
Bu hazin öyküyü hem anlatıyor, hem de ağılıyordu:
– Ve öyle de yapmışlardı. Seccadelerini gözyaşları ile ıslatarak,
kalplerini zikir ile aydınlatmışlardı.
Cebrail Aleyhisselam olup biteni Resulullah Efendimize (a.s.m.)
anlatmış, onları Yüce Allah’ın cennetle müjdelediğini söylemişti.
Bunu duyan Süheyb derhal secdeye kapanarak:
– Ya Rabbi, diye yalvarmıştı... Sen ki beni affettin, o zaman
günahlara bulaşmadan canımı al, diye secdeye kapanmıştı.
Ruhundaki iman öylesine coşmuştu ki, Yüce Mevla bu dileğini
kabul ederek, daha secdedeyken ruhunu teslim almıştı.
Efendimiz (a.s.m.) tarihlere geçen asıl ibretli haberi bunun
ardından vermişti;Şu anda Hifa Hatun da ruhunu Hakk’a teslim etti.
Gözlerinden yağmur gibi yaşlar inen Mustafa daha fazla
dayanamayarak kendisini secdeye atmıştı. Sesinin çıktığı kadar:
– Ya Rabbim! Beni de Süheyb kıl, diye kendini yırtarcasına alnını
secdeye sürüyordu.
Ağlamaktan kızarmış gözlerini bana çevirerek:
– Elbette ki sen Hifa, ben de Süheyb olamam. Ama hiç değilse
onların yolundan gitme şerefine nail olmalıyız.