Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
298 syf.
·
Puan vermedi
·
2 saatte okudu
Rowan artık bazı gerçekleri öğrenmiştir ve bir zamanlar olduğu gibi meteliksiz bir üniversite öğrencisi değildir. Şimdi'yse, iblis diyarının Işık Getiren kraliçesi olarak hükmetmek onun kaderinde var Kaosun Efendisi Orion bir şeklinde rakip olurlar. Rowan gibi o da lider olarak işaretlendi. Orion, Rowan'ı öldürmeye yemin etmiş olsa bile ellerini birbirlerinde  çekemiyorlar. Ve ikisininde istediği şey taç ve ülkeye hükmetmek ama bu savaşta sadece biri ayakta kalacaktır. Bana kalsa ikisi evlenip birlikte hükmede bilirler ama bakalım neler olacak.
Lord of Embers
Lord of EmbersC.N. Crawford · Independently published · 0255 okunma
176 syf.
·
Puan vermedi
Kitaba başlar, başlamaz bir sorun olduğunu anlıyorsunuz. Yazar, kitabı tamamlamış tam baskıya yollarken korkunç bir kaza olmuşta kitabın ilk bölümü silinmiş gibi... Karakterler yolda bir çarpışma sonucu tanışıyor. Ve ultra yakışıklı adam mahallenin yeni çocuğu, kadın karakterinde komşusu oluyor. Bamm diye ikinci karşılaşmada sanki kırk yıldır tanışıyor gibi birbirlerinin üzerinden ellerini çekemiyorlar. Kendi yaralarına merhem bulamayan kadın, adamın ruhunu, acılarını görüp onu anlıyor.. Bla. Bla. Blaa... Sırf bazı okurlar kitabın sonunda her şey yerli yerine oturuyor; waauuww o muhteşem sonu üç kez okudum, dedikleri için devam ettim. 173 sayfa kitap. Çıtır çerez tam benim tarzım dedim. Bitsede kurtulsam derken buldum kendimi. Sırf 173 sayfalık kitabı yarım bıraktım demeye utandığım için bitirdim... Veee o son tüm kitap boyunca bas bas bağırıyordu zaten... Uzun lafın kısası; bu kitabı aynı ben yazmışım gibi...
Buzdaki Kelebek
Buzdaki KelebekSylvia Day · Dex Yayınevi · 2021124 okunma
Reklam
48 syf.
7/10 puan verdi
Kitap Madame de Prie adlı Fransız sarayında çokça hükmü ve etkisi olan aristokrat kadının, birden gözden düşüşüyle bizleri karşılıyor. Madame de Prie sürgün edildiği Normandiya’da kendini derin bir yalnızlıkla savaşır halde buluyor. Kendisi nitekim sürgün edilmeden önce çokça çevresi olan, sevilen ve yüksek saygı gören bir insandan bir anda kimsesiz ve sıradan bir insana mahkum edilişini hazmetmeye çalışır. Fakat onun önceki dünyası o kadar aydınlık o kadar şatafatlı ve o kadar kalabalıktır ki maalesef o bu yalnız ve karanlık sürgün hayatına alışamaz. Bu kitabın ben de uyandırdığı düşünceleri paylaşmak isterim. İnsan her zaman olmasa da bazen fark edilmek ister. Arkadaşlarıdan, ailesiden ve varlığını bildiği bütün insanlardan. Kitapta da olduğu gibi, fark edilmeyen, anlaşılamayan bir insanın ne denli psikolojik bir buhran içinde olduğunu ve bunun sadece psikolojik olarak yanına kalmayıp fiziksel olarakta kendisini ne kadar harap ettiğini görmekteyiz. Ne yazık ki günümüzde bir çok insan ana karakterimizin yaşadığı bu buhranın aynısını yaşıyor ve dikkat çekemiyorlar, tıpkı Mademe de Prie’in o kalabalık içinde söylediği şu cümleler gibi; Evde bir ölü var farkında değil misiniz? O benim! Yalnızlık bir insana bahşedilen en büyük cezadır! Ama merak etme yalnız dostum, ben seni duyabiliyor ve görebiliyorum. Yalnız değilsin.
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,4bin okunma
162 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Titremenin Üşümeye Faydası Yok
Varoluşlarının bir ucundan tutmaya çalıştıkça, yaşamlarına karşı çıktıkça hayatın gerçeklerinde ezilen Ali ve Ramazan.  Çocukluklarına ağladılar sadece. Onları terk eden ailelerine, yetimhanede yemekleri pişiren pasaklı teyzeye, iki hademeye, müdürbeye, yetimhanede büyüdükleri halde yine de vatana olan borçlarına, on sekiz olunca onları kapıya koyan devlet babaya, sığındıkları sokaklarda onları istemeyen aile babalarına, evleri olmadığı için dayak atan polise kızdılar ve sövdüler. Ama kendilerine ağladılar yalnızca. Kendilerini suçladılar, kendilerinden nefret ettiler, kendilerini sattılar, kendilerini öldürdüler. Ali ve Ramazan'ın hikayesi, sıcak aile evlerine uymayan, oldukça uzak bir hikaye. Sokakta görürseniz yadırgayacağınız insanlar onlar. Önce aileleri, sonra devlet babaları tarafından terk edilmiş, sokakta hayatta kalmaya çalışan 'aile' huzurunu bozan çocuklar. Oysa deliksiz bir uyku dahi çekemiyorlar güvenle. Her şeyleri delik deşik. Neresinden tutsan elinde kalıyor işte. Ama yine de huzur bozanlar onlar. Yetim olmaları, çocukluklarının ellerinden alınmış olmaları, suçlayacak kimseyi bulamayıp kendilerini kirli düşünmeleri, sığınacak bir yuvalaranının olmaması, ailesizliklerini alkol ve uyuşturucu sayesinde daha az hissetmeleri, iş bulamamaları, hayatlarının çökmüş olması bir yana bir de aşıklar birbirlerine. Bu sefalet içinde bulmuşlar işte biribirlerini. Ama tüm bu sefillik içinde en rezili bu geliyor insanlara. Tüm bu hikayede en 'çarpık' olan bu değil mi? "Yetim demek, üşüyeceksin demek. Hep üşüyeceksin, boşuna titreme." Titremenin üşümeye faydası yok çünkü.
Ali ile Ramazan
Ali ile RamazanPerihan Mağden · Doğan Kitap Yayınları · 2010445 okunma
408 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
2018 yılında Goodreads’te en iyi fantastik roman ödülünü kazanan Ben, Kirke tiktoku ele geçiren eserlerden biri. Favori kitaplarım, 5 yıldız verdiğim kitaplar vb. videolarını kendisi ve yazarın diğer eseri Akhilleus’un Şarkısı olmadan çekemiyorlar. Genel olarak beğensem de hakkındaki övgüleri düşündüğümde beklentimin bir miktar altında
Ben, Kirke
Ben, KirkeMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202133,9bin okunma
325 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
Bu kitabı herkes okumalı, özellikle kaynaştırma eğitimi yapan tüm öğretmenler okumalı.... Beni en çok üzen yer zeka seviyesi yükseldikçe insanların aslında ona ne yaptığını anladığı bölüm ve annesinin onu dövmesi... Bir anne için elbette ki kabul etmek zordur ancak kadın uç bir insandı. Önce kabul etmeyip çok ilgileniyor sonra da evden gönderiyor.... İnsanın içine işleyen o kadar fazla bölüm vardı ki: annesinin onu sonradan hemen tanıması, babasının hiç tanımaması, kardeşiyle görüşmesi, sevgilisi ile yaşadıkları, eski fırınına tekrar dönünce herkesin ona yeniden sahip çıkması.... Fırındaki arkadaşları zekileştikçe çekemiyorlar onu, ancak eski haline dönünce yine sahipleniyorlar.Bu da hayatın çekememezlik acı gerçeğini insana hatırlatıyor. Veeee kendine ne olacağını kendinin bulması; istemese bile zekasının eski haline dönmesi.Zeka geriliğinden dahiliğe ve dahilikten zeka geriliğine geri dönüş... Aslında bu gençin hayatı üzerinden yazar toplumda yaşananları, toplumsal gerçekleri -özellikle farklı ya da engelli bireyler için- , toplumun onları kabul etmiş gibi görünüp içten içe aslında hiçbir zaman kabul etmedikleri gerçeğini okuyucunun yüzüne vurmuş.
Algernon'a Çiçekler
Algernon'a ÇiçeklerDaniel Keyes · Koridor Yayıncılık · 201515,1bin okunma
Reklam
230 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Etik Cellatlar
Öncelikle bana göre farklı bir Jack London kitabı olduğunu düşündüğümü söylemek isterim. Her zamanki gibi başarılı bir kurgu fakat yine de diğer kitaplarına göre farklılık içeriyor. Kitap, çeşitli mesleklere sahip insanların bir araya gelerek kitabın adından da anlaşılacağı üzere bir Cinayet Şirketi'nin sürdürülmesini anlatıyor. Bir araya gelen bu insanların ortak tek bir noktası var: Etik düşünce ve ahlak felsefeleri. Aldıkları ve yaptıkları işlerinin kesinlikle kendi ahlak ve etik düşüncelerine uygun olması şirketin birincil kuralı. Uygun olmadıklarını düşündükleri bir durumda işi kabul etmiyorlar. Şirketin ise hem felsefesi hem de kendine güveni oldukça fazla olduğundan hiç başarısız olmamışlar ve olmamayı hedefliyorlar. Bir gün onları çökertmek isteyen bir müşteri geliyor ve kitap asıl o zaman başlıyor. Bu ölüm talebini dile getiren müşterinin isteğini geri çekemiyorlar çünkü ölümün sebebinin mantıklı olduğunu düşünüyorlar. Bu istek, şirketin dönüm noktası. Bu dönüm noktasında ve sonrasında yaşanan olayları Jack London, kurgusuyla ve mükemmel anlatımıyla bizlere sunuyor. Özellikle kişilerin kendi etiklerinden hiçbir zaman vazgeçmemeleri ve aralarındaki tartışmalarla düşüncelerini desteklemeleri benim için kitabın en güzel kısımlarıydı.
Cinayet Şirketi
Cinayet ŞirketiJack London · Alfa Yayıncılık · 20211,746 okunma
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.