1938'de Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün hemen ardından devlet ve onu yönetenlerin çoğu, "fikri hür, vicdanı hür" kuşaklar yetiştirmek yerine, kazara böyle yetişebilmiş kuşaklara karşı kendilerini koruma kaygısına düştüler.
O zaman, Köy Enstitüleri kapandı. Tercüme Bürosu kapandı.
Tercüme mecmuası kapandı.
Halkevleri kapandı.
"Anadolu Aydınlanması" son buldu.
Kırklı yıllar, "Anadolu Aydınlanması"nın filizlendiği yıllardı.
Ellili yılların başında ise kapısında devletin resmi ya da sivil polisinin beklemediği aydın neredeyse kalmamıştı. Geleceğin aydınlara yönelik kitlesel kıyımlarının temeli o yıllarda atıldı.
Kısaca belirtmeye çalıştığım bu yol, "fikri hür, vicdanı hür kuşaklar yetiştirme" idealinden "dindar gençlik yetiştirme" idealine uzanan yoldur.
“Türk insanı Kur’an’ı kendi ana dili ile okursa daha dindar ve de asıl benimsediği dinin yüceliğini derinden ve şuurlu kavramış olacaktır.” (219)
(219) Cemal KUTAY, Osmanlı Olmasaydı, İstanbul, s. 89.