Bugünün Türkiye'sini bilenler bunu çok iyi anlarlar. Biz bu ülkede İslamî ilimlerin nasıl yasaklandığını, okulların din eğitiminden ve dindar insanlardan nasıl boşaltıldığını, pozitivist, materyalist, Darvinist felsefelerin din gibi öğretildiğini yaşadık. Milli eğitimin temel amacı Batı uygarlığına bağlı, laik, çağdaş, sözde aydın insan yetiştirmekti. Bu kelimelerin hepsinin özel bir anlamı vardı. “Batı uygarlığına bağlı” demek, “islâm medeniyetine düşman” demektir. “Laik” demek, “İslâm hukukunu reddeden” demektir. “Çağdaş” demek, “asırlar önce gelmiş İslâm'ı reddeden, yaşam biçimini dinin kurallarından soyutlayan” demektir. ...
Son senelerde akıbeti çok düşündüğüm için; "Ya Rabbi akıllı, hafızalı, sağlıklı, ibadetli, izzetli, ikramlı bir hayat, son nefesimize kadar kendi hizmetimizi rahatlıkla tertemiz yapabilme gücü, beş vakit namazımızı erkanıyla kılabilmeyi ve kendi aldığım abdestle iman-ı kâmille göçmeyi nasip eyle, çekmeden, çektirmeden, iğrenilecek, utanılacak, acınacak durumlara düşmeden Rasulullah'ın(sav) cemâl-i şerifini göre göre, rahatlıkla kelime-i şahadet getire getire son nefesimi, iman-ı kâmille Medine'de teslim etmeyi nasip eyle ya Rabbi" diye dua ediyorum.
Reklam
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
Enver ve Cemal Paşaların bu ziyaretleri ve bilhassa Ravza-î Mutahhara'da muazzam bir cemaatle namaz kılışları ile şebeke-i mutahharaya yüz sürerken, göz yaşlarını tutamıyarak dua edişleri, ve en sonunda etraflarını saran Medinelilerle kardeşçe kucaklaşıp el sıkışmaları bütün şehri, bütün Hicaz'ı ve Arapları son derece duygulandırmıştı. Hele bir alay şeyhler, sarıklı hoca ve paşaların en önünde giden, gerçekten de pek dindar olan Enver Paşa'nın Osmanlı ordusunu temsil eden o pırıl pırıl sırmalı, kordonlu, göğsü nişanlarla kaplı büyük üniforması içinde, öylesine azametli ve heybetli göründüğü halde, daha Markâd- Nebeviye (Peygamber Efendimizin mübarek kabirlerine) yaklaşırken, son derece heyecanlanarak, büyük bir heyecan içinde kollarını da kavuşturup, ayaklarının ucuna basa basa ve ağır ağır yürüyerek aldığı saygılı vaziyetle, ziyaretini doyamamışçasına uzatışı ve sonunda bir masum çocuk saflığı ile, boynunu bükerek gözyaşlarını döküşü, bir anda dillere destan olmuştu.
Sayfa 31 - Yağmur Yayınları
Ülkemizde büyük çoğunluk yalnız kendi çıkarı adına ve başkalarının zararına dindar ve dürüsttür.
O'nun için dindar bir adam denemez. Bir gece sofrada Peygamber üzerine bir konu açılmıştı. Atatürk'ün dindar olmadığını bilenler, O'na yaranmak için Peygamber'i küçültür şekilde konuşmalar yapıyorlardı. Atatürk, bu konuşmalardan sıkıldığını belli etti. Elini masaya indirerek : — Bu bahsi kapatın... Peygamber'leri küçültmek isterseniz kendiniz küçülürsünüz... Dedi.
Sayfa 183Kitabı okudu
Reklam
218 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.