Annem de bir iş ayarlamıştı, İş Bankası genel müdür yardımcılığı da yapmış bir aile dostumuz aracılığıyla, ki onların oğlu Taylan Abi de benden 4-5 yaş büyük Saint-Joseph mezunuydu: Kambiyo servisine doğrudan şef yardımcısı olarak girebilecektim. Bunların yanı sıra bir özel liseye sosyoloji-felsefe, bir ortaokula da Fransızca öğretmeni,
Abdülkadir, böylesi bir tepkiyle karşılaşacağını hiç hesaplamamıştı.. Korkuyor dese... Haşa. Ömrü boyunca idam yaftasını boynunda taşımış, işgal altında bile istihbarat teşkilatı kurup Anadolu'nun bilgi, silah ve mühimmat ihtiyacını karşılayan bu adam korkmazdı. Hiçbir şeyden, hiç kimseden korkmazdı.
- Söylediklerim hoşuna gitmedi mi?
- Estağfurullah abi.
- Görüyor musun?
Gözlerini kaldırıp baktı. Gümüş tabakadan çıkardığı sigarayı küçük bir ağızlığa takmaya çalışıyordu.
- Bu yasemin ağızlığı Doktor Nazım verdi. İstanbul'a geldiğinde Yakup Cemil'in karısından satın almış. "Sen burada keyif sürerken Nevber Hanım, açlık mücadelesi veriyor" dedi. Atıp gitti önüme. O gün bugündür hep bu ağızlığı kullanırım. Neden? Bana ders olsun diye.
Derin bir nefes alıp geriye yaslandı.
- Nevber Hanım gibi daha çok emanet var sahip çıkamadığımız. Açlığa, sokaklara terk ettiğimiz. Onları kurtarmayı becerememişiz, devleti mi kurtaracağız Abdülkadir?