351 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi'nde, Mehmet Akif Safahat'ı yayınlandıktan Mithat Cemal tarafından düzenlenen ve dönemin hatrı sayılır münevverlerinin davet edildiği kutlama yemeğinde çekilen bir fotoğrafın hikayesi anlatılır. Fotoğrafın ve kitabın merkezinde yer alan kişi Mehmet Akif'tir, Beşir Ayvazoğlu Mehmet Akif'i eserin merkezine alarak fotoğrafta yer alan Abdülhak Hamid'i, Süleyman Nazif'i, Cenab Şehabettin'i, Sami Paşazade Sezai'yi ve Mithat Cemal Kuntay'ı Mehmet Akif'le olan ilişkilerinden başlayarak anlatır. Fotoğrafta yer alan münevverler paralel şekilde incelenmiş; yaşadıkları dönemin edebî, siyasi, sosyal, akademik ve daha birçok farklı alanında bilgiler verilmiş. Eser yoğun ve sağlam bir araştırmanın ürünü, ele alınan kişilerin çokluğu eserin kapsamını genisletmekle birlikte, kişilerin yaşadığı dönemin karmaşası düşünülünce ve doğru, sağlam bir kaynak bulmanın zorluğu hesaba katıldığında Beşir Ayvazoğlu'nun yaptığı işin ne kadar övgüye değer olduğunu anlıyoruz. Dönem okuması yapmayı seven herkese tavsiye edebileceğim güzel kitap, keyifli okumalar dilerim.
1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi
1924 Bir Fotoğrafın Uzun HikâyesiBeşir Ayvazoğlu · Kapı Yayınları · 2022236 okunma
350 syf.
·
Not rated
Eser için 20. yy. edebiyat magazini diyebiliriz. :) Genel olarak şöyle bir şey ki: 18 edebiyatçının, yazarın, şairin Edebiyat-ı Cedide, Servet-i Fünun, divan edebiyatı, gelecekte edebiyat veya diğer edebiyatçılar (yani evet, biraz dedikodu :)) gibi konularda fikirlerini öğrenmek amacıyla onlarla röportaj yapmış ÜNAYDIN. Bu isimler arasında Abdülhak Hâmid TARHAN, Nigâr Hanım, Sami Paşa-zade Sezai, Halit Ziya UŞAKLIGİL, Cenab ŞEHABETTİN, Hüseyin Cahit YALÇIN, Süleyman NAZİF, Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI, Mehmet Emin YURDAKUL, Halide EDİB ADIVAR, Hamdullah Suphi TANRIÖVER, Ziya GÖKALP, Mehmet Fuat KÖPRÜLÜ, Ömer SEYFETTİN, Refik Halit KARAY, Fazıl Ahmet AYKAÇ, Ahmet HAŞİM ve Ali KEMAL bulunuyor. Esere 1916 tarihinde başlayıp 1918 tarihinde bitiren Ruşen Eşref ÜNAYDIN, eserini önce bazı mecmualarda, daha sonra ise bütününü o zamanın tanınmış gazetesi "Vakit”te çıkarmıştır. Yazarın kendileriyle konuştuğu halde, kitabına almadığı bazı isimler de bulunmaktadır. Gelelim eseri tavsiye edip etmeyeceğime. :) Yani açıkçası eğer 20. yy. edebiyat magaziniyle ilgili değilseniz tavsiye etmem. :)
Diyorlar ki
Diyorlar kiRuşen Eşref Ünaydın · Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları · 198556 okunma
Reklam
227 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Yine edebîyatimizda gerektiği ilgiyi alamamış bir yazar, Saffet Nezihi. Asıl adı Ömer Lütfi. Servet-i Fünun döneminde yazılmış bu kitap dönem şartlarına uygun bir biçimde melankoli içeriyor. Bir aşk var ama nasıl bir aşk bu! Insanı yiyip bitirecek cinsten. Aşk-ı Memnu gibi bir olay var diyebilirim. Daha fazla spoi vermeden biraz da yazar hakkında bilgi vereyim. Asıl adı Ömer Lûtfî olan Safvet Nezihi 1871'de İstanbul'da doğar. Babası, Sofyalı Kubat Oğulları ailesinden Binbaşı Şevki Efendi'dir. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi'nde belirtildiği üzere Galatasaray Lisesi'nden mezun olunca bir süre Kapalıçarşı'da baba mesleği olan kuyumculuk ile uğraşır .19 Manastır ve Adana'da İdadi Müdürlüklerinde bulunduktan sonra tekrar İstanbul'a döner. 1909'da Avrupa'ya gider. İlk evliliğini burada yapan Nezihi, sonrasında ikinci evliliğini Türkiye'de yapar. Karısının ve kızının ölümünden çok etkilenen yazar teselliyi matbuat hayatına yönelmekte bulur. 1899'da Musavver Fen ve Edep mecmuasını çıkarır. 1908'den önce İkdam, Servet-i Fünûn, Malûmat gibi gazete ve dergilerde yayımlanan makale, roman ve hikâyeleri sayesinde "Safvet Nezihi" adıyla tanınmaya başlar.1908'den sonra ise Resimli Kitap dergisinde yazar. İlerleyen yaşı ve yarı kötürüm oluşu sebebiyle ömrünün son dönemini Bakırköy Hastanesi'nde geçirir. 1939'da bu hastanede vefat eden Safvet Nezihi'nin mezarı Bakırköy'de yakın arkadaşı Cenâb Şehabettin'in yanındadır. kaynak: teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/saf...
Zavallı Necdet
Zavallı NecdetSafvet Nezihi · İthaki Yayınları · 20212,287 okunma
160 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 25 hours
TOK AÇIN HÂLİNDEN BİLMEZ: "varlıklı olan, yoksulun ne denli sıkıntı içinde bulunduğunu bilmez" anlamında kullanılan bir söz. Evet, aç birinin hâlini ancak o açlığı iliklerine kadar yaşayan biri anlayabilir. Knut Hamsun’un hayat hikayesi incelendiğinde eserinin gerçekliğini, etkileyiciliğini oluşturan en önemli unsurun yazarın açlık
Açlık
AçlıkKnut Hamsun · Varlık Yayınları · 201728k okunma
119 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 4 hours
Kitap, Ahmet Haşim'in 1928'de İkdam Gazetesi'nde yazdığı yazılarından oluşturulmuş. Süleyman Nazif'ten, Ahmet Hikmet'ten ve konusuz edebiyattan, Cenab Şehabettin'den,dönemin dergilerinden ve şairlerinin başarısızlıklarından, İstanbul'dan, eski ve yeninin çatışmalarından, dinlenmek için gittiği Paris'ten ve yeni ortaya çıkmış birkaç edebî akımdan bahsetmiş. Ahmet Haşim'in meşhur akşam ve karanlık sevdası burada da kendini hissettirmiş. Şu satırları örnek göstermek yeterli olur sanırım: "Güneş, bütün gün, insana doğru fakat acı şeyler söyleyen bir arkadaştır. Onun ışığında eğlenmenin ve mutlu olmanın hiç imkânı var mı? Nihayet akşam oldu. Karanlık bastı. [...] Artık her şeyi açıkça görmek ıstırabından kurtulmuştuk." Birkaç saatte okunabilecek hacimde ve akıcılıkta bir kitap. Yer yer eleştirel ve iğneleyici bir dil kullanılmış. Bazı kısımları öylesine yazılmış hissi uyandırsa da döneme tanıklık eden biriyle sohbet niteliğinde bir eser.
Bize Göre
Bize GöreAhmet Haşim · Etkileşim Yayınları · 20133,628 okunma