Keyifli ya da hoş bir şeyler okumak isteyenlere önereceğim bir kitap değil bu. Adı üstünde cenaze anlatımı var ve 1944te Fransa da geçiyor, savaş döneminde. Betimlemeler bolca var ve yazarın dili sade değildir yazımı açık sözlü. Kişilerin hayatı da pek mutlu değil böyle olunca mutsuzluk ve yas havası genel olarak kitaba hakim. Bazı olaylar çok akılda kalıcıydı ve o kısımlar aktı gitti. Ara vererek okudum lakin başka kitaba geçme isteğim hiç olmadı. Doğru ruh halinde olmak gerektiğini düşünüyorum çünkü ben de pek neşeli günlerimde değildim. Eğlenceli bir şeyler okumak istesem yarıda bırakırdım.
Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün hemen ardından, on bir gün sonra Ankara'da gerçekleşmesi planlanan resmi cenaze töreni için hazırlıklar başladı. Törenin mimari açıdan odak noktasını teşkil edecek katafalkın tasarımı ünlü Alman modernist mimar Bruno Taut'a sipariş edildi. Bu arada Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonu'nda
Atatürk'ün tabutunun arkasında ayrı ayrı duran altı meşale, aslında, hayatta olanların, ölmüş kişinin asla unutulmaması arzusunu temsil eden geleneksel bir cenaze merasimi simgesi olan ebedi ateşin yerini tutuyordu. Meşalelerin sayısı (altı) doğrudan doğruya, Atatürk ve onun Cumhuriyet Halk Partisi tarafından ileri sürülen ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin ideolojisini oluşturan Kemalizmin ilkelerinin sayısından geliyordu: cumhuriyetçilik, laiklik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik ve inkılapçılık (Ulus 21/11/1938, 5). Bu suretle, meşaleler Atatürk' ün kendisinin asla unutulmaması arzusunu temsil etmekle kalmıyor, Atatürk'ün ideolojisinin ebediyete kadar yaşaması umudunu da yansıtıyordu.
Varlık Ergenvarlikergen.com
Ertesi gün Halil’in cenaze merasimi için yollara düştü. Havada dehşet bir hüzün vardı. Gece boyunca yağmur ve fırtına aralıksız dövmüştü İstanbul’u. Nevra’nın iki koluna girmiş polis memurları ona destek olmak niyetindeydi. Cami avlusuna girmeden önce büyükçe bir çamur birikintisine denk geldiler. Nevra, kendisine yardım etmek isteyen memurlardan kurtuldu. Yürüdü ve birikintinin tam ortasında durdu.
Gökyüzüne baktı. Halil’i, Lucas’ı ve onu var eden bilinmezliği düşündü. Çamurun ayakkabılarına bulaşmasını ister gibi bir hali vardı. Çamur izleri cami avlusunun içlerine kadar onu takip etti. Çevredekilerin şaşkın bakışlarına aldırmadan tabuta kadar ilerledi. Bayrağa sarılı tabuta dokundu ve eğilip usulca öptü. Ardında çamurdan izler bırakarak terk etti camiyi.