Ama, elleri içinde tuttuğu elimi sıkarken, dünyada insan ruhunu yaralayıcı, hatta öldürücü güçlerden başka, kişioğlunu ayakta tutan ve yaşatan güçlerin de olduğunu sezinler gibi oldum.
Yeryüzünde tabiatın, rüzgar ve kasırga gibi mucizeli gücünden başka, insanoğlunun hayatını yönelten, ruhunu ve bedenini yaralayan, hatta öldüren başka güçlerin de var olduğunu ancak şimdi anlıyordum.
Ağır şartlar altında insanın ruhu yavaş yavaş yıpranmaya, sonunda ise çökerip yıkılmaya nasıl mahkûmsa sadece iman ve duyguya dayanan bir milliyetçilik de yavaş yavaş yıpranmaya, onu saran yeni şartlara teslim olmaya mahkûmdur.
Camiye yaklaştıkça içim sâkinleşiyor gibi oluyordu. Camiye yaklaştıkça kalbimin en derin bir yerinde duasız yaşayamayacağımı hissediyordum. Dua etmek istiyordum. Ama orada, camide, caminin içerisinde, Tanrıya yakın bir yerde.