İçinde bulunduğumuz durum bize cennet veya cehennem gibi gelebilir. Her şey onu nasıl algiladigimiza bağlıdır. Pema Chodron
Sayfa 20 - Yan Pasaj YayınlarıKitabı okuyor
Akışına mı bırakmalıydı, Yoksa akıntıya karşı yüzmeli miydi?
Reklam
Anlaşılan o ki evlilik cennet de olabiliyor cehennem de...
Karışık şeylerin hepsi hayata benzemez mi? Daha doğrusu peşine hayat kelimesi taktığımız ne varsa hayat içinde, bir hayattır. Aile hayatı, mektep hayatı, askerlik hayatı... Bütün bu hayatların hulasası şudur: Hayat ve manası da şudur: İçinde zindan, bahçe, cennet, cehennem, her şey olmak.
Yusuf Güney is loading..
"Birisi derinlik ile gizemin farkındaysa ve bunları cennet ve cehennem, tefecilik ya da şarabın yasaklanması, yaşadığımız şu hayat ve muhtemel bir diriliş olarak nitelendirmiyorsa o varlık aydınlanmıştır."
Reklam
Dünya, âhiretin tarlasıdır. Senin ve benim vücutlarımız bu tarlanın ekinleridir. Azrail aleyhisselamın harbesi (mızrağı) orağıdır. Mezarlar, Azrail aleyhisselamın biçtiği bu insan ekinlerinin demet olduğu yerdir. Cennet ve cehennem de bu mahsulün ambarlarıdır. Bunu sakın unutma!
Kundera, Philip Roth'a söyleyeceği gibi: "Totalitarizm yalnızca cehennem olmakla kalmaz, aynı zamanda bir cennet hayalidir; bütün insanların birbirlerinden gizli saklıları olmadan tek ve aynı iradeyle, tek ve aynı inançla birleşmiş olarak o cennette uyum içinde yaşayacakları, dünya kadar eski bir hayaldir
Kâinâtta, dikkat edilse görünür ki, içinde iki unsur-u esâsî var; her tarafa uzanmış iki kök var ki, tehassul ve temerküz ile ebedîleşse, Cennet-Cehennem olacaktırlar. Cennet-Cehennem ise şecere-i hilkatten ebed tarafına tedellî eden dalının iki meyvesidir. Silsile-i kâinâtın iki netîcesidir. Ve seyl-i şuûnâtın iki mahzenidir. Ve ebede karşı cereyân eden temevvüc-ü mevcûdâtın iki havzıdır. Ve lütûf ve kahrın iki tecellîgâhıdır ki, dest-i kudret bir hareket-i şedîde ile kâinâtı çalkaladığı vakit o iki havuz mevâdd-ı münâsibiyle dolacaktır.
Şu kâinât dakîk, ulvî bir nizâm ile birbirine bağlanmış, hafî, nâzik, latîf, birbiriyle tutunmuş ve ecrâm-ı ulviyeden bir cirm “Kün!” veya “Mihverinden çık!” hitâbına mazhar olunca sekerâta başlar. Nücûm tesâdüme, ecrâm telâtuma, fezâ-i ğayr-ı mütenâhî gülleleri küreler gibi büyük, milyonlar top sadâ’larının muhassalıyla vâveylâya başlar. Birbirine çarpışarak, küremiz büyüklüğünde kıvılcım saçacak. İşte şu mevt ile dest-i kudret kâinâtı çalkalar. Kâinat tasaffî ile ayrılmaya başlar. Cehennem, aşîreti ve maddesiyle bir tarafa çekilir. Cennet, anâsırı ve letâifiyle başka yerde tecellî eder.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.