Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatılır.
Şeyh Bedreddin basit bir derviş değildi. Dini ilimler, özellikle de İslam hukuku üzerine tanınmış kitaplarıyla büyük bilginler arasında yer almıştır. Fakat "zahiri ilimler"i tatmin edici bulmamış, Şeyh Hüseyin Ahlâtîl'nin etkisiyle sûfîliğe geçmiş ve bir sûfî şeyh olarak Batı Anadolu ve Rumeli'nde faaliyette bulunmuştur.
Bedreddin'in mutasavvıflığı, genellikle İbnü'l Arabi'ye dayanır. İbnü'l Arabi'nin Füsûsü'l-Hikem'ine bir şerh yazdığı da biliniyor. Hutbelerinden derlenmiş ve kendi tasavvuf anlayışını yansıtan Varidat adlı kitapta, vahdet-i vücud felse fesini şu sözlerle anlatır:
Tanrı'nın görünmesi, varlığının bir gereğidir. Bu görünümler dünyası, 'mutlak tipleri, türleri ve kişileriyle eskidir', ne başlangıcı vardır ne de sonu; zamanda yaratılmış değildir. Maddi dünya yok olursa ruhi ve gayricisml dünya da yok olur. 'Yaratılış ve yokoluş sonsuz bir süreçtir'. 'Bu ve öte dünya bütünüyle düşsel hayallerdir; cennet ve cehennem, iyi ve kötü eylemlerin tatlı ve acı tinsel görünümlerinden başka bir şey değildir'.
Ermişin birini yolda yürürken görmüşler. Bir elinde bir kova su, öteki elinde bir meşale taşıyormuş.
"Nereye gidiyorsun böyle?" diye sormuşlar.
"Bu kovayla cehennemi söndüreceğim, bu ateşle de cenneti yakacağım" demiş.
"Niçin?" demişler.
"İnsanlar" demiş, "günahı ve sevabı, cennet vaadi ve cehennem korkusu için değil, kendi gönülleri için yapsınlar."
Bu kıssa tam Doğu toplumları içindir.
Çünkü insanların çoğunun içi fesattır. Yapılan her işin arkasında bir cennet vaadi ve cehennem korkusu ararlar.
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda."
Yiğitlik, sen cehennem olsan da bile
Fedayı kabul etmektir,
Cennet yapabilmek için seni,
Yoksul ve namuslu halka.
Mahşerde kör olarak dirilen biri Allah'a arz olundu.
--'Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Hâlbuki ben gören bir kimsyedim.
--İşte böyle, dedi Cenab-ı Allah. Sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuştun. Bugün de sen öyle unutulursun.
Biz kitaptan yüz çevirenleri böyle kör olarak haşrederiz. (Ta-ha suresi 125-126)