ceren mine

ceren mine
@cerenonay
İnsan ruhu bu kadar da boş olamaz
18
Bu kadın büyük bir fabrikanın sahibiydi. Evi, arabası vardı. Ebe okuluna binlerce ruble bağışlardı ama işte böyle bir dilenci gibi, aşk dilenirdi.
Reklam
24
Onda, olgun görünmeye çalışan, zamanından evvel koparılmış bir hâl vardı.
Bütün hayat, ısrarlı bir yakınlaşma çabasından başka bir şey değilmiş.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Köy yeri bunun burası! Ipıssız dağların içi! Ardıç kadı, çam müftü. Bir kez yoksulsun. Arkan yok, kalen yok. Yeterli paran yok. Üç kuruş tabancan yok.
Sayfa 220Kitabı okudu
Buradaki hava nedeniyle zaman zaman dayanılmaz baş ağrıları çekiyorum. Geçenlerde böyle bir baş ağrısı krizi içinde yatakla birlikte sonsuza dek yükseldim. Birisi hep alttan hava verdi, birisi de değil, belirsiz bir güç... Hep hep yükseldim... Sonra babamla telefonla konuştum, beyaz kefen içinde toprağa bırakılmış cesediyle... "Burada çürüyorum" dedi. Bir bardak kırdım, sokağa çıktım. Garip punklar, kafası kazılı kadınlar, siyah motosikletliler... Tatsız bir toplulukla karşılaştım... Biri tımarhane bahçesi gibi bile değil.
Reklam
1980 yılında ulusal bir ödül alan Rulfo için, ünlü yazar Marquez şöyle diyor: "Pedro Paramo romanını ilk okuduğum akşam uyuyamadım. Uzun süredir böyle bir şok yaşamamıştım. Tıpkı 10 yıl önce yoksul öğrenci odamda Kafka'nın Değişimi'ni okuduğum geceki şok gibi. Ertesi gün Rulfo'nun öykülerini okudum. Rulfo'nun yazınsal yapıtı ancak 300 sayfa, ama Sophokles gibi ölümsüz."
Sayfa 153Kitabı okudu
"Ben şöyle şöyleyim, siz böyle böylesiniz, ama sizin yasal efendiniz olunca elimdeki tüm olanakları sizi değiştirmek, zevklerinizden ve alışkanlıklarınızdan vazgeçirmek için kullanacağım." Dahası da vardı: "Sizi seviyorum elbette, ama kusurlarınızı da sevecek ve hoşgörü gösterecek ölçüde değil. Sizi tanıdıktan sonra uzun bir süre sizden nefret ettim, küçümsedim sizi, hatta bazen size sevgi gösterirken bile."
Sayfa 319Kitabı okudu
Tarihin babası Herodotos şöyle diyor: "Yunanlılar, el ile yapılan bir mesleğe sahip olanları ve onların evlatlarını öbür yurttaşlardan daha az saygıya layık görmeyi ve mesleksiz olanları ve özellikle askerleri daha üstün tutmayı da Mısırlılardan mı öğrenmişlerdir? İyice bilemiyorum, zira Traklarda, İskitlerde, Perslerde, Lydialılarda ve hemen hemen bütün Barbarlarda bunun böyle olduğunu gördüm; ister öyle ister böyle bütün Yunanlar ve Lakedaimonlularda da böyledir.
Sesinizi alçaltıyorsunuz, ama ben o sesin başkalarının dikkatinden kaçacak çeşitli tonlarını ayırt edebiliyorum.
Sayfa 226Kitabı okudu
Berlinli ünlü tiyatro oyuncusu Bernhard Minetti'nin kısa yanıtları çok ilginç: Sevinçler ve öfkeler geride kaldı. Umutlar ve korkular gelecekte, önümüzde. İnsanın soluğu kesiliyor dünyada olup biten savaşlar karşısında. Gene de umut denen ecinli duygu üstün geliyor. Tiyatro daha yaşıyor. Thomas Bernhard, Heiner Müller, Handke Strauss yazıyor, biz oynuyoruz.
Reklam
Nina, nefret ettim sizden, lanetler yağdırdım; mektuplarınızı, fotoğraflarınızı yırtıp attım. Ama her an, bütün benliğimin, size sonsuza dek bağlı olduğunu biliyordum. Sizi sevmemek elimde değil Nina. Sizi yitirdiğim, yazdıklarımın yayınlanmaya başlandığı zamandan beri hayat dayanılmaz bir şey oldu benim için... Sanki ansızın koparıldım gençliğimden ve bazen bu dünyada doksan yıldır yaşıyormuşum gibi geliyor bana. Size sesleniyor, ayaklarınızın bastığı toprağı öpüyor; nereye baksam yüzünüzü, hayatımın en güzel yıllarında bana ışıldayan o sevgili gülümsemenizi görüyorum...
"Parya" diye bir kelime vardır. İnsan toplumunda bu kelime başarısızları, ezikleri, ahlaksızları belirtmek için kullanılır. Ben doğduğumdan beri kendimi bir parya gibi hissettim ve toplumun da böyle damgalanmaya layık gördüğü biriyle tanıştığımda her zaman derin bir şefkat duygusu hissederim. Şefkatim o kadar derindi ki bazen kendimi ona sessiz bir hayranlık duyarken yakalardım.
Sabahın erken saatleri... Gün ağarmamıştır daha. Sokaklarda hala lambalar yanar. İnsanın sahip olduğu her şeyi yitirdiği saatlerdir bunlar. Korkmak bile gelmez elinizden. Öylesine çaresizsinizdir. Tutsaklığı kanıksanmış bir tutuklu gibi sürüklenir durursunuz.
Sayfa 103Kitabı okudu
Çarşaf silkelen komşumu manavın önünde gördüm. Elindeki filede 2 paket makarna, 3 kutu da konserve vardı. Bu işlerden pek anlamam ama konserve kullanan kadın iyi bir ev kadını sayılması gerek. "Şu makarnayla konserveler yok mu" diyorum içimden, "bunlar seni ele veriyor işte" Çarşafları, yatakları havalandırmak neye yarar ,beni aldatamazsın. Bu işleri, güneşi, havayı, kısacası dışarıyı sevdiğin için yapıyorsun. Temizliğinden, titizliğinden değil. Elinden gelse kuş olup bulutlara doğru kanat çırpacaksın. Ne var ki kaldırımlara çakılısın işte.
Gençliğinde benimle beraber gölün kıyılarında dolaşan, birbirimize gelecek planlarımızdan bahsedip karşılıklı mest olduğumuz o mutlu insan değildi artık. Vakur biri olmuştu. Talihin değişkenliğinden ve insan yaşamının istikrarsızlığından bahsediyordu sıklıkla.
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.