☆Orhan Pamuk - Kar☆
Türkiye’de, özellikle Batman’da ama genelde bütün yerleşim birimlerinde kadınların intihar etmesi (çoğunlukla da cinayetlerin intihar olarak gösterilmesi), intihara zorlanması, bu da olmuyorsa aile bireyleri tarafından açıkça öldürülmesi neredeyse her gün görülen bir olgudur. Töre, bedenine sahip çıkan kadını “fazla sık” banyo yaptı diye bile
Sayfa 133 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim...
Reklam
“Korku nedendir, biliyor musun? Bir ceset düşün, kötü bir şekilde öldürülmüş, etrafta kan var. İnsan kendini o cesedin yerine koyar, bu yüzden korkar. Parçalanmış bir ceset gördüğünde ister istemez, "Ya o ben olsaydım" diye düşünürsün. Ben korkmuyorum. Çünkü kendimi cesedin yerine koymuyorum.”
Epiktetos’un hep dediği gibi, “Sen bir ceset taşıyan küçük bir ruhsun.”
Ceset gibi gerçekte görmesi rahatsız edici şeyler sanat eserlerinde bakmaya doyulmayacak manzaraları dönüşebilir.
Ah Nietzsche senin için de öyle olmadı mı?
Bir hasta, bir yaşlı ya da bir ceset çıktığında karşılarına, şöyle derler hemen:”Yaşam fanidir!”
Reklam
Adıma özenenler ah b ir bilseler kaç kaç göçük ceset yaşadım çürüdüm bugünlere kadar ben
Her şeyin zamanı vardır. Hiç kimse panjurları kapayarak sonsuza kadar karanlıkta oturamaz.
" Bir ölü gördüğümde, ölümü, bir gidiş anına benzetirim. Ceset ise, üzerimizden çıkardığımız giysileri hatırlatır. İçimizden biri çekip gitmiş, hem de o benzersiz, biricik giysisini yanına almadan."
İ'lem eyyühe'l-aziz! Lafızların tebeddülüyle mana tebeddül etmez, bâki kalır. Kabuk parçalanır, lüb bâki ve sağlam kalır. Libası yırtılır, cesedi sağlam, bâki kalır. Ceset ölüp dağılırsa da ruh bâki kalır. Cisim ihtiyarlanırsa enaniyet genç kalır. Çokluk, cemaat dağılır amma vâhid-i fert bâki kalır. Kesret bozulur, vahdet bâkidir. Madde kırılır, nur bâkidir. Mesnevi[Y] - 196
Reklam
Birbirimizi sevmenin bir ölüyü sevmek demek olduğunu nasıl açıklayabilirim? Bana ortada bir ceset olmadığını söylerler ama ben onlara sevmeyi sürdürürsek ortada bir ceset olacağını söyleyemem.
Sayfa 394 - Martı YayınlarıKitabı okuyor
İki bekçi vardı. Bir anne ve bir kız. Ha, bir de ceset. Anne, kız ve ceset inatçı ve sessizdi.
Beden toprağın altına gömülür ve aradan belli bir zaman geçtikten sonra izi dahi kalmaz. Parlak dünyayı gölgesiyle karartan bitmez tükenmez melankolinin derdi işte budur. Sıradan bir gözlemci bu görüntü karşısında kederle dolar. Ecele, ölülerin hakikaten de artık yok olduğu inancına karşı, nafile, uğraşır durur. Ayaklarının dibindeki ceset, kendi kaderinin de habercisidir.
"Buraya ceset bile koyamazsın," dedi Viran yüzünü buruştururken. "Umarım burada değildir." "Hisar ele avuca sığmaz, eğer buradan kaçtıysa ona gerçekten kızmayacağım. Hem de ilk ve son kez." Çelik kapıyı açtığımda sertçe geriye doğru çektim. Karanlığın içinde belli belirsiz sesler çıkartan bedenini yerde zemine uzanmış şekilde gördüm. "Kaçamamış,"dedi Viran, boğazımda düğüm olan kelimeleri kendi söyleyerek.
İnsanlar ölümle tamamlanır. Yaşarken, herkes eksiktir. Böcekler ve küçük kuşlar, hayatta oldukları ve hareket ettikleri sürece mükemmeldirler; ancak öldükleri anda sadece birer ceset olurlar. Ne tamamlanır ne de eksilirler, sadece hiçliğe dönerler. İnsan içinse tam tersidir.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.