'büyülendim, cinlendim sanıyorsun ama bu aşk.'
márquez kitaplarına her zaman büyüleneceğimi bilerek başlarım. çünkü gerçek hayatın tüm yönlerinden kesitlerle bezenir kitapları. sunuş kısmında bahsettiği üzere, gazetede yazmak üzere karşılaşıyor sierva maría'nın saçları taşan mezarlığıyla. bu da ona büyükannesinin anlattığı kuduz efsanesini anımsatıyor. ve böylece bu kitabın kökeni oluşuyor. bu gerçeklik, büyük bir heyecanla başlatıyor sizi kitaba.
sierva maria, henüz 12 yaşında, kuduz olduğu bilinen bir köpek ısırması sonucu kendisinde farklılıklar görülen ve onu kabullenemeyen sevgisiz ailesi tarafından manastır'a gönderilen bir kız çocuğu. manastır'da o dönemin cahil ve kaskatı din insanları, sierva maria'yı cin çarpmış olduğunu düşünerek cin çıkartılması için uğraşıyorlar. yapacakları ayinlerin birer işkence olduğunu ve onun ölümüne yol açacağını bile bile.
o sırada piskopos, sierva'nın sağlığını peder delaura'ya emanet ediyor ve delaura ile sierva arasında cinlerden de öte olan aşk başlıyor.
büyüleyiciliği ile sevgisiz aileye, bilimin henüz dinden geride tutulduğu döneme, yobazlaşmış çağa çok net bir eleştiride bulunuyor márquez. ve yine her kitabına söylenecek sözü ile bitiriyorum,
'bana bir ön yargı verin, dünyayı yerinden oynatayım.'
Aşk ve Öbür Cinler
Gabriel Garcia Marquez
