...
Hayat hikâyemin son sayfalarını yazarken, onun dalgalı akışını safha safha bir daha düşündüm; inişleri, yokuşları, geçitleri ve dönemeçleriyle garip bir yaşantı... Bazen sükün, bazen tehlike anları içinde uzayıp giden garip bir yol. Ümitleri, aşkları veya yenilgileriyle bazen renkli bazen hiçlikten ibaret bir hikâye. Bu hikâyede, bilinmeyen bir el yolumuzu çizmiştir. Ümit oyalamıştır. Fikir sürüklemiş, tehlike yolumuzu süslemiştir. Aşklarımız ise, bütün bunların üstünde, bütün hayatımız boyunca, yaşantımıza değer ve mana vermiştir. Öyle ki ben şimdi başımı çevirip arkama baktığım zaman, bütün bunlar bir arada ve hepsi birden, bana her halkası ayrı ayrı yaşanmaya değer bir ömrün, derin hazzını veriyor.
Son hükmüm şudur: Eğer yeniden dünyaya gelseydim, gene kendi hayatımı yaşardım.
...
Anılar dediğin derinliği olmayan bir çukur, içine düşmemek için hangi taşı yakalasan elinde açılan yara ile yeniden canın yanıyor. Yine de her yeni kavrayış ile yeniden tutunmak istiyorsun hayata.
Ne kadar zamanım kaldıysa onu seninle geçirmek istiyordum. Anılarımızı silemezdik. Eskiye ait ne varsa, zamanında yaşandı ve bitti. Acı yaşandığı zamanda acıydı, aşk yaşandığı zamanda güzeldi.