İspanyollar kendilerini katletmeye başlayıncaya kadar yerliler İspanyollara hiçbir zarar vermemişlerdir ve yerlilerin yaptıkları bütün savaşlar haklı savaşlardır.
...Kolomb, dünya üzerindeki doğal zenginliklerin, hazır servetlerin ve ucuz emek depolarının yağmalanması sürecini, yani sömürgeciliği başlatan Avrupalı oldu.
Jack London’un 1912 yayımlandığı ve 2012 yılında kızıl veba isimli bir salgının dünyaya sarmasının ardından salgından kurtulup 2070 yıllarında artık yaşlı bir adam olan edebiyat profesörü James Howard Smith yeni adıyla Granser’in o eski medeni zamanları torunlarına anlatmaya çalıştığını konu alan kitap “Kızıl Veba”. 1912 yılında, 2012 yılını yaşamış gibi yazması ve okurken de bunu hissettirmesi gerçekten etkileyici geldi bana, bir de başımızdan geçen pandeminin ilk başladığı belirsizlik zamanlarını düşününce.
İlkel toplumdan uygar topluma geçtikten sonra zamanda geri yolculuk yaparcasına uygar toplumdan nasıl bir ilkel topluma dönüşüldüğü, bu dönüşüm sonrasında da insanları kandırıp onları kullanan ve adlarına büyücü-doktor denilen umut tacirlerinin ortaya çıkması ayrıca dikkat çekici bir durum.
Kitabın sonuna çevirmenin eklediği açıklayıcı notların yanı sıra çevirmenin kendi notu da bilgi verici.
Keyifli okumalar dilerim.
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032bin okunma
(Song of Beren and Lúthien)
Yapraklar uzunken, çimenler yeşil
Baldıran otları uzun ve latif
Bir ışık döküldü semadan çil çil;
Tinúviel ormanda dans ederken...
Yapraklar kadar sık ve öyle kesif
Damlıyordu yıldızlar çisil çisil
Merhaba. Bugün İtalyan Edebiyatından bir kitapla buradayım. Gabrielle D’Annunzio’nun “Masum” isimli kitabı.
Kitabın arka kapağında James Joyce’un “On dokuzuncu yüz yılın doğal yeteneği en yüksek üç yazarının D’Annunzio, Kiplingh ve Tolstoy olduğuna inanıyorum” diye belirtmiş olduğu iddialı cümlesini okuduğumda “çok etkili bir kitap olmalı” düşüncesi geçti aklımdan. Keşke öyle olsaydı.
Kitabı nerden gömmeye başlasam bilemiyorum (Gömercin Kuslari’na selam olsun) :)
İki yüz yetmiş üç sayfadan olusan bu kitabı yazar 1892 yılında kaleme almış. Kahramanımız Tullio Hermil, eşi Giuliana’ya uzun süredir sadakatsiz bir eştir. Giuliana da bu süreçte başkasıyla görüşür ve ortaya ‘Masum’ çıkar. Peki ne/kim bu Masum? Tahmin etmesi zor değil ama söylemeyeyim şimdi.Belki okumak istersiniz.
Yüzüncü sayfadan sonra sayfaları beşer onar atlayarak okudum (okudun mu?) aman göz gezdirdim ve inanır mısınız buna rağmen bir şey kaybetmiş hissetmiyorum.
Asıl bombadan bahsetmek isterim. Çevirmenin notu olarak verilen son bir buçuk sayfa her şeyi özetliyor. Peki neden böyle bir şey yaptınız Dergah Yayınları?
Okursanız zamanınızı kaybedersiniz,okumazsanız inanın hiçbir şey kaybetmezsiniz!
Ana Birleşik Devletler'de yazılmıştır. 1905 devrimi sırasında Rusya'da Gorki'nin tutuklanması yönünde bir karar çıkmıştı. Yurtdışına kaçan Gorki, devrimcileri bütün dünya ülkelerinde savunmaya başladı. Hatırı sayılır bir süreyi Amerika'da geçirerek romanı bu ülkede yazdı.
Romanın yayımlanması Rusya'da bir fırtına estirdi. Romanın ilk bölümünün yayımlandığı dergiye hükümet tarafından el konuldu; ikinci bölümse büyük oranda sansürlendi. Yasadışı baskıları saymazsak, Ana'nın eksiksiz baskısına sadece yurtdışında yayımlanmış çevirileri yoluyla ulaşılabildi. Zira o dönemde Ana dünyanın bütün büyük dillerine çevrilmişti.
Yazarin daha önce Dar Kapı isimli eserini okumuştum .
Kitaba çevirmenin "pastoral " kelimesinin anlamıyla ilgili notu ile başlıyoruz.
" Pastoral kelimesi, TDK sözlüğünde ' kır yaşantısını ve özellikle çobanlarin aşk ve yasayislarini anlatan edebiyat türü ' olarak geçer. Fransızca da Protestan din görevlileri için 'pasteur' kelimesi kullanılır. Protestanlarda pasteur' lar halktan sayılır ve evlenebilirler. "
Kitap Protestan bir din görevlisinin yazdığı günlük şeklindedir. Kimsesiz , hiç ilgilenilmemis kör bir kızı evine getirir. Ailesiyle birlikte konuşmasından, hayata alismasina ve eğitimine kadar ilgilenir. Başlığı Beethoven'a ait Pastoral senfoni olarakta bilinen 6. Senfoni'sinden alan bu eserde , Papaz dünyanın ve hayatın renklerini Gertrude' e, bu senfoni aracılığıyla anlatmaya çalışır. Sesler ile renkleri, hayatin ahengini ve güzelliklerini müziğin tonlarında anlatır.
Eserde yazarin kendi hayatından da öğelere rastlıyoruz, otobiyografik bir roman diyebiliriz. Özellikle dini yönden yasamis olduğu ikilemleri papazın dilinden ve daha sonra Katolik olan oğlu ile yapmış olduğu konuşmalarla okuyucuya aktarıyor.
Yazar, kahramanların iç dünyalarına ait çelişkileri, hayatları ve duygulari arasındaki zıtlıkları, fiziksel ve ruhsal olarak körlük kavrami üzerinden okuyucuya aktarmış.
Pastoral SenfoniAndré Gide · İş Bankası Kültür Yayınları · 20224,503 okunma
Tolstoy, uzun ömrü boyunca “insan”ı ilgilendiren hemen her konuya olduğu gibi pedagojiye ve eğitime de epeyce kafa yormuştur. Öncelikle her yaştan öğrenciyi, sonra da halkın her kesimini hedefleyerek, 1872-1886 yılları arasında yazdığı hikâyeleri dört “okuma kitabı”nda (Ruskiye Knigi Dlya Çteniya) toplamıştır. Bir bölümü halk masallarından, kıssalardan, menkıbelerden esinlenen ve gayet yalın bir dille yazılmış olan hikâyeler kısa sürede geniş bir okur kitlesine ulaşmıştır.
Bu hikâyelerin çoğu dilimize çevrilmiş, Halk İçin Hikâyeler adıyla hazırlanan üç kitaplık seçkinin ilk kitabını 1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığı yayımlamıştır. İlk kitabın çevirisini D. Sorakin ve S. Aytekin, 1949 yılında yayınlanan ikinci ve üçüncü kitapların çevirisini ise O. Peltek yapmıştır.
Kitabımızda yer alacak hikâyelerin seçiminde MEB basımlarını esas aldık. Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde yayınlanacak diğer iki kitapta da MEB basımlarındaki seçim esas alınacak.
Elinizdeki kitapta yer alan altı hikâyenin tamamı, Tolstoy’un yazdığı dördüncü kitaptan, Çetvertaya Ruskaya Kniga Dlya Çteniya’dandır. Çeviride Tolstoy’un yirmi iki ciltlik toplu eserlerinin dokuzuncu cildi, Sobraniye Soçinenii v 22 Tomah, Tom Desyatii kullanılmıştır.
Koray Karasulu
Her yazar yarattığı dünyanın tanrısı, çevirmense onun peygamberidir; görevi yazarla tartışmaya girmek değil, onun kurguladığı dünyayı en iyi biçimde aktarmaktır (çevirmenin notu)
Çevirmenin Notu
Elinizdeki çeviri Faust konusunda sanırım 5. veya 6. çeviri denemesi. Karşılaştırdığım çeviriler Sadi Irmak (1960), Vasfi Mahir Kocatürk (1963, 1968) ve Hasan İzzettin Dinamo'ya ait (1983; bu aynı zamanda en son çeviri).
Çevirinin 'artistik' yönüne fazla bir ağırlık vermedim: Işığın rahatça geçebilmesi için saydamlığı seçtim. Özgün sanatsal bir çabanın ancak tiyatronun kendi özgün ortamında gerçekleşebileceğine inanıyorum.
Faust'a gelince, Goethe bunu oldukça genç yaşta yazmıştır ve konu peşini bırakmayınca, daha olgun bir döneminde onu yeniden ele almıştır. Halk söylencesinde olduğu gibi, Goethe, Faust'u cehenneme gönderecekti (klasik tragedya usulüne göre onu 'öldürecekti') ama sonra bu düşüncesini değiştirdi. Herhalde hem Faust'un hem Mefistofeles'in inşası sırasında kendine ait fazlasıyla malzeme kullanmıştır. Kimse kendini bile bile ne cehenneme gönderir ne de bir cehennem kaçkını olduğunu itiraf eder; en azından akıllı biri.
Doğal olarak teşekkür etmem gereken arkadaşlarım var: Eşim Berna Ülner sürekli redaksiyon yaptı, Macit Koper bazı bölümlen okudu ve önerileriyle katkıda bulundu ve bütün çalışma boyunca Prof. Wilfried Buch sonu gelmez sorularımı yanıtladı. Ayrıca Yayınevinin titiz çalışma tarzı ve Halil Hacıalioğlu'nun redaksiyonu çalışmamı çok olumlu yönde etkiledi.
Ankara, 13 Mart 1992