Kuruyup kalmış Amerikan rüyasına baktığımızda hepimiz derin bir aldatılmışlık duygusuna kapılıyoruz. İşsizlik, mali güvencesizlik ve hayat boyu borç bağımlılığı buzdağının sadece görünen yüzü. Biz sadece büyüme cihazını tamir etmek ya da dünyanın her yanına kâr ve ürün ulaştırmak istemiyoruz. Bizim isteğimiz medeniyetin gidişatını temelinden değiştirebilmek. Amerikan rüyası, o rüyalarını gerçekleştirenlere bile ihanet etti. Mesai saatleri dışında çalışarak kurdukları kariyerlerinde, koca koca evlerinde yalnızlar. Doğa ve kültür katliamları karşısında uyuşturulmuşlar, bu yüzden farkında olmadan acı çekiyorlar ve içlerindeki ısrarlı sesi bastırmak için durmadan tüketip biriktiriyorlar,. Şöyle diyor bu ses onlara: “Bu dünyaya ürün satmak için gelmedim. Bu dünyaya pazar payını artırmak için gelmedim. Bu dünyaya finansal rakamları artırmak için gelmedim.” Hiç kimse insanın, ormanların, nehirlerin ve gezegenimizin geri kalanının mahvı üzerine kurulu bir dünyada yaşamayı hak etmiyor. Wall Street'teki kardeşlerimize sesleniyorum: Hiç kimse hayatını dünya yanarken finansal rakamları şişirmekle geçirmeyi hak etmiyor. En nihayetinde, biz sadece geriye kalan “599 adına değil, aynı zamanda “061 için de isyan ediyoruz. Bizim düşmanımız yok. Biz herkesin yaratabileceğimiz şeylerin güzelliğine gözlerini açmasını istiyoruz. Charles Eisenstein
“Bir hikayeyi ardınızda bırakırken o hikayede sizinle birlikte yaşayan arkadaşlarınızı da geride bıraktığınızı fark edebilirsiniz. Bu da, hikayeler arasındaki alanın tanımlayıcı özelliklerinden biri olan yalnızlığın nedenlerinden biridir.”
Sayfa 323Kitabı okudu
Reklam
Paranın nasıl geliştiği konusunda ekonomi metinlerinde verilen alışıldık açıklamalarda, başlangıç noktasının takas olduğu varsayılır. En başından iti- baren, rekabet içerisindeki bireyler kendi rasyonel kişisel çıkarlarını azamiye çıkarma peşinde koşarlar. Antropoloji, bu idealleştirilmiş tanımı desteklemi- yor. Mauss'a göre takas Polinezya ve Melanezya'da ender görülürken, Pasifik Kuzeybatı'da hiç duyulmamıştı. Ekonomi antropoloğu George Dalton empa- tik bir yaklaşımla, 'Takas, parasız değiş tokuşla sınırlı anlamında, hakkında bilgi sahibi olduğumuz geçmişteki ya da bugündeki hiçbir ekonomik sistemde hiçbir zaman niceliksel olarak önemli ya da baskın model olmamıştır," der.8 Dalton, yegane takas örneklerinin küçük, ender ya da acil işlemler olduğunu söyler -günümüzdeki gibi. Bunlar bir yana bırakıldığında, parasız işlemler ekonomistlerin fantezilerinin kişiliksiz, faydayı azamiye çıkaran işlemlerine pek de benzemezdi, daha çok, "gelenekle onaylanmış ve karşılıklılık özelliği içeren kalıcı (ve kimi zaman ritüelleştirilmiş) kişisel ilişkiler gerektirme eğili- mindeydi."9 Bu tür işlemlere takas değil, ritüelleştirilmiş armağan değiş toku- şu demek lazım.
Evlerimiz büyüdü, ama ailelerimiz küçüldü; konforumuz arttı, ama zamanımız azaldı. Eğitimimiz arttı, ama mantıgımız azaldı; bilgimiz arttı, ama yargı gücümüz azaldı;
Her şey egoizmle tecrit edildiğinde tozdan başka bir şey kalmaz, ve fırtına başladığında çamurdan başka bir şeye rastlanmaz.
Lorduna ekininin dörtte birini vermedikçe köylünün bir toprak parçasını kullanmasını yasaklayan feodal baronu ayıplıyoruz. Bunlara barbarlık çağı diyoruz. Ama biçimler değişmiş olsa bile ilişkiler aynı kaldı ve işçi, özgür sözleşme adı altında feodal yükümlülükleri kabul etmeye zorlanıyor. Çünkü nereye dönerse dönsün daha iyi şartlar bulamıyor. Her şey özel mülk oldu ve işçi ya kabul etmek ya da açlıktan ölmek zorunda.
Reklam
38 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.