Yerküreyi insan yaratmadı ve üzerinde yaşamak için doğal bir hakkı olsa da, herhangi bir parçasını sonsuza dek kendi mülkü tayin etmeye hiç hakkı yoktu; yerkürenin Yaratıcısı da ilk tapu senetlerinin dağıtılacağı bir tapu dairesi açmadı.
Cennete ilk gidenler cennet yüzeyinde özel mülkiyet kurumunu oluştursalar ve tıpkı bizim yerküre yüzeyini parsellememiz gibi, kendi aralannda mutlak mülkiyet olarak parselleseler, cennette sonuç ne olurdu?
Reklam
Fiziksel malların aksine paranın soyutluğu, ilkede sınırsız miktarda paraya sahip olmamıza izin verir. Bu nedenle ekonomistler, ekonomi büyüklüğünü yalnızca bir sayının temsil ettiği, sınırsız katlanarak büyüme olasılığına kolay- ca inanırlar. Tüm mal ve hizmetlerin toplam miktarı bir sayıdır ve bir sayı- nın artışının ne gibi bir sının olabilir? Soyutlama içinde kaybolup, büyümeyi desteklemek için, doğanın ve kültürün sınırlarını göz ardı ediyoruz
Paranın satın alabileceklerinin görünürde sının olmadığından, bizim para arzumuz da genellikle sınırsızdı
"Tüm kişisel çağrışımlardan boşaltıldığında para maymun iştah- lıdır, herkesle her şey karşılığında değiş tokuş edilebilir,
Para dokunduğu şeyleri homojenleştirdiği gibi, kullanıcılarını da homojen- leştirip kişiliksizleştirir: "
Reklam
Yaşamın çeşitli gereksinimleri kolayca elde edilemediğinden, insanlar birbirleriyle işlerinde örneğin demir, gümüş ve benzeri gibi, doğası ge- reği yararlı ve yaşamın amaçlarına kolayca uyarlanabilen bir şey kulla- nılması üzerinde anlaştılar. İlk başta bunların değeri basitçe boyutları ve ağırlıklarıyla ölçülüyordu, ancak zaman içerisinde, tartıp değerini işaretleme zahmetinden kurtulmak için, üzerlerine damga bastılar. 1
Her şey egoizmle tecrit edildiğinde tozdan başka bir şey kalmaz, ve fırtına başladığında çamurdan başka bir şeye rastlanmaz.
Kıtlık varsayımı, ekonominin iki merkezi aksiyomundan biridir. (İkincisi, insanların doğal olarak kendi rasyonel kişisel çıkarlarını azamiye çıkarmaya çalıştıklarıdır.) Bunların ikisi de yanlıştır; ya da daha doğrusu ancak dar bir alanda, kuyunun dibindeki kurbağaların, yani bizlerin gerçeğin tamamı sandı- ğımız bir alanda doğrudur. Çoğunlukla olduğu gibi, nesnel gerçek sandığımız şey aslında bizim durumumuzun "nesnel" dünyaya yansımasıdır. Kıtlığa öy- lesine battık ki, gerçeğin doğasının bu olduğunu sanıyoruz. Oysa aslında bir bolluk dünyasında yaşamaktayız. Bizim deneyimlediğimiz sürekli kıtlık bir kurgudur: para sistemimizin, siyasetimizin ve algılarımızın kurgusudur.
Çünkü gerçekten de temelde bolluk dünyasında, inanılmaz miktarda yi- yecek, enerji ve malzemenin israf edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın yansı açlık çekerken öteki yansı, ilk yarıyı beslemeye yetecek kadarını israf ediyor. Üçüncü Dünya'da ve bizim kendi gettolarımızda insanlar yiyecekten, barınaktan ve öteki temel gereksinimlerden yoksun yaşıyor, bunları satın ala- mıyorlar. Bu arada devasa kaynakları savaşlara, plastik çerçöpe ve insan mut- luluğuna hizmet etmeyen başka sayısız ürüne akıtıyoruz. Yoksulluğun nede- ninin üretim kapasitesi eksikliği olmadığı açıktır. Yardım etme isteksizliğine de bağlı değildir: yoksulları doyurmaktan, doğayı eski durumuna getirmekten ve başka anlamlı işler yapmaktan mutluluk duyacak pek çok insan var, ama bunlardan para kazanılamayacağı için yapamıyorlar. Açıktır ki para armağan- lan gereksinimlerle buluşturamıyor. Neden?
61 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.