rüyadaki rüyayız biz, yâr geldi, görmedin mi dediler. uzak yolların yorgunuydu, bir kapı ağzına uzanıp adın çağırdı, duymadın mı dediler. bir şaman gibi eğnini yüzüne örttü. tütsüler yakıp döndü etrafında: şems neden gitti, cem neden, evdal kimin kalbinde diye diye sayıkladı sen uyurken, uyanmadın mı dediler. ‘’ en güzel hikâyendi’’ senin, anlatılırken anlamadın mı dediler. kapkara bir ben taşıyordu omzunda. avcunda küçük bir leke. gözlerinde bin bir gece. otuz dokuz gece bekledi seni, kırkında gitti, hatırlamadın mı dediler. neşeeeeet dinleyip sustunuz, kor avuçlayıp yandınız; yâr gelip geçti, uyanmadın mı? ‘’körümüş gözlerin, boşa mecnun eyledin sen seni’’ dediler. kovanı taşıran damlaydı hani, taşını çatlatan, tespihini koparandı; onca söylendin her kapıda, yâr gelip geçti, görmedin mi dediler.
kapan bir çeşit güvendi.
kendine kurduğun tuzağın güveni.
hayatına bulduğun anlam,
kendine yazdığın kader,
yolculuğuna çıktığın kapalı devre uzun serüven.