Çinli düşünür Chuang Tzu, rivayete göre rüyasında kendini bir kelebek olarak görür. Uyandığında şöyle dediği rivayet edilir: "Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğunu düşleyen bir kelebek miyim, bilmiyorum."
Aynı olay, aynı kıyamet herkeste aynı etkiyi yaratmaz.
Ne demek bu?
Deprem, çok büyük bir deprem yaşadık.
O coğrafyada yaşayan yaşamayan herkes farklı etkilendi.
Kombisini kapatıp soğukta oturan da,
cebindeki tüm parasını bağışlayan da, koşarak yardıma giden de,
koşarak soyguna giden de bizim insanımız.
Aynı coğrafyada yaşayan, hemen hemen aynı inançlarla beslenen insanımız.
Peki insanların bu kadar farklı davranmaya sevk eden sebep nedir?
Ne ahlak, ne vicdan, ne de merhamet tamamen psikoloji.
Gözlerimizin önünde bir vahşet yaşanıyor, uykusunu kaybeden de var, gününü gün eden de. İnsanın iyiliğe meyli vardır, yani bir insan daha önce çok ciddi suçlar işlemiş olsa bile çoğunluk tercih etme şansı olsa iyilikten yana tercihte bulunur. Bunca insan böyle bir iletişim çağında bunca kötülüğe şahit olup nasıl yaşayabiliyor. Duygularını ifade ederek içindeki duygudan kurtuluyor. Yani paylaşım yapmak, duyguyu açığa çıkartmak insanı hafifleştiriyor.
Ne demek istiyorum!
Diyorum ki elbette duygularımızı ifade edelim, ancak davranışlarımızda da değişikliğe gidelim. Hepimiz hayatın içinde katma değer yaratıyor ve bu katma değerlerle temel tüketim maddesi dahil harcama yapıyoruz.
Lütfen ama lütfen en azından bireysel anlamda çalıştığımız kurumlar adına kendi ülkemizin ürünlerini tüketelim. Solcu- sağcı, faşist-sosyalist, sunni-alevi demeden.
Çünkü biliyoruz ki, o silahların mermilerini biz finanse ediyoruz.
"Eylemlerle, söylemler uyumlu olduğunda tüm dünya dönüşür." Chuang Tzu
"Gözlerin yalnızca varoluşun küçük bölümlerine takılıp kalırsa Tao belirsizleşir”
Chuang Tzu “Temelde, sınırlamalar yaşamın anlamına dayandırılamaz. Özünde, sözcüklerin değişmez anlamları yoktur. Ayrılıklar, şeylere öznel bakıştan doğar yalnızca.” derken çağımızın bilimsel dünya görüşünü eleştirir gibidir.
Chuang Tzu “Eskinin bilgeleri, başlangıç olarak şeylerin varolmadığı bir durumu seçtiler. Bu, ötesine geçemeyeceğin en uç sınırdır.
İkinci varsayım, şeylerin var olduğu ama ayrılmadığı durumdur.
Sonraki, şeylerin bir anlamda ayrıldığı ama doğrulama ile yanlışlamanın başlamadığı durumdu.
Doğrulama ile yanlışlama başladığında Tao soldu.
Tao solduktan sonra tek yanlı bağlılıklar geldi.” der.
Empati, başkalarının yaşadıkları ne ise, onu saygı ile anlama çabasıdır. Çinli filozof Chuang Tzu, gerçek empatinin tüm varlığımızla dinlemeyi gerektirdiğini söyler.
Çinli bilge Chuang-Tzu'nun rüyasında kelebek olduğunu görüp uyandığında: Acaba ben rüyasında kelebek olan bir insan mıyım, yoksa şimdi rüya görüp kendini insan sanan bir kelebek mi? " sorusunu sorduğunu muhakkak bir yerlerde okumuş ya da duymuşsunuzdur.
Kitapta da Uzun İhsan Efendi benzer bir şekilde sorguluyor varlığını:
Düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. Bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. Çünkü o, benim düşüm. Varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. Öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum. Syf 237
Çinli Bilgenin dediği gibi "Hangisi olursa olsun, neyin doğru olduğunu kanıtlamak mümkün değil."
Sıkılmadan okunacak çok güzel bir kitap.