Saatlerce konuşmanın hiçbir şeye yaramadığını göreceksin bir gün. Umut kuşunu göğüs kafesinden kaçıracaklar ve sen duvarları yumruklanmış evlerin en tenhasında sol omzundan vuracaksın kendini. Seni anlamayacaklar, üşüyeceksin. Cehennem, insanın insanı anlamadığı yerdir, bilirsin. En çok canının yandığı o gece, bir daha böylesi canım yanmaz diye
(...) Dünyada hiçbir şey temiz toprak kadar güzel kokamaz, üzerlerine yağmur yağdığında büyüyen çiçekler hariç. Yağmurlu günlerde bataklığa gezmeye çıkarım ve bir çalılığın altına uzanıp, fundalığın üzerine damlayan yağmurun sesini dinler, koklar da koklarım. Burnumun ucu tıpkı bir tavşanınki gibi titrer.
Sayfa 92 - İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Begonya'ya Mektuplar (10-Final)
Sana geldim Begonya'm... Belki de bugün son defa sana geldim... İçerlemeden, alınmadan, yaralanmadan son defa... Gümüş mavisi gözlerine, sırma saçlarının beline su gibi akmasını görmeye geldim. Sana kavuşmanın mutluluğuyla geldim. Mutlu an'ımı yaşamaya, toprakta ne kadar mutlu olunurmuş onu öğrenmeye geldim. Dağların kocaman rüzgarları
“Her şey daha soluk sanki. Gideceğim şimdi kitaplığa, bir kitap alacağım, okuyacağım, bakacağım; yine okuyacağım, bakacağım, işte çit üzerine bir şiir. Çit boyunca dolaşacağım, çiçekler toplayacağım, yeşil şeytan şalgamı, ay ışığı renginde mayıs çiçekleri, yaban gülleri, sarmaşıklar... Sımsıkı tutacağım onları elimde, sıranın parlak yüzeyine bırakacağım. Irmağın sarsıntılı kıyısına oturacağım; çitin üzerinden sarkan meşe ağacını, kendi su ışığının ay ışığı sızıntılarıyla aydınlatan geniş, parıltılı nilüferlere bakacağım. Çiçekler toplayacağım; bir tek demet yapacağım çiçekleri, sımsıkı tutacağım, sunacağım. -Ah! kime?”
Tek başına, ayrı bir renk olarak düşünülmediğinde ve soyut olarak kaldığında, başka bir nesnenin bir unsuru olarak uygulanıp doğal formlarla birleştirildiğinde sıcak kırmızının içsel değeri maddesel olarak değişir. Doğal formların çeşitliliği asıl kırmızıyla hepsinin ahenk içinde olacağı ruhsal değerlerin çeşitliliğini yaratır. Bu kırmızıyı gökyüzü, çiçekler, bir elbise, bir yüz, bir ağaç ile birleştirdiğimizi düşünelim. Kırmızı bir gökyüzü bize günbatımını, ateşi hatırlatır. Üzerimizde doğal (törensel, tehditkâr) bir etki bırakır. Artık birçok şey bu kırmızı gökyüzü ile birleştirilen diğer nesnelerin nasıl ele alınacağına bağlıdır. Eğer nedensel bir bağlantı kurulursa, doğaya sadık kalınarak uygun renkler kullanılırsa gökyüzünün “doğal” (natüralistik) etkisi daha da artacaktır. Ancak diğer nesnelerin doğaya sadakatlerinde bir zayıflık görülürse (daha soyut bir şekilde işlendilerse), doğal etki de zayıflayacak, nihayetinde de kaybolacaktır.
Hiçbir şey temiz topraklar kadar güzel kokmaz,üzerine yağmur yağmış taze çiçekler hariç tabi.
Sayfa 100 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Reklam
·
Not rated
Dördüncü cild. Eğer ki ince memedi okumak istiyorsanız ilk iki cildi okuyun kafi. 3 ve 4 Tamamen tekrar sahneye farklı karakterler giriyor yine çiçekler böcekler üzerine uzun uzun betimlemeler hepsi bu . İlk cild Nobel edebiyat ödülü alır. İkinci cild şah eser. Üç ve dört at çöpe gitsin.
İnce Memed 4
İnce Memed 4Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202116k okunma
208 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 25 hours
" İnsanlar kötü, kaba ya da kırıcı doğmuyorlardı. Eleştirmek kolay olandı, düzeltmek için çaba sarf etmek zordu ya da bir şeylerin baştan düzgün gitmesi için emek harcamak..." Herkese merhaba dostilerim Bugün gerçek bir hikayeden esinlenen ve bu yüzden de beni oldukça meraklandıran bir eseri incelemeye geldim. Pelin ve Sait
Şenay
ŞenayÖzgür Öztürk Arı · Mona Yayınları · 202249 okunma
Ama sonra annem geldi bağırmaya başladı ve onu benim kucağımdan aldı. Ve bana öyle bir şaplak attıki yatağın üzerine düştüm.
Finwë ise Teleri gelmeyince kedere boğuldu, hele Elwë'nin terk edildiğini öğrendiğinde bin beter oldu, çünkü Mandos'ta karşılaşacakları vakte dek onu göremeyecekti. Yine de bir daha hareket etmedi ada, Eldamar Koyu'nda tek başına kaldı; o yüzden de Tol Eressëa dediler adına, Yalnız Ada. Teleri burada, gökteki yıldızların altında, Aman'a ve ölümsüz kıyının seyrine baka baka diledikleri gibi yaşadılar. Yalnız Ada'da uzun süren misafirlikleri sırasında yalnız başlarına kaldıkları için, dilleri Vanyar'ın ve Noldor'un dillerinden farklılaştı. Valar onlara bir yurt ve yerleşecekleri bir yer verdi. Ağaçların aydınlattığı Valinor bahçelerinin pırıl pırıl çiçekleri arasında dahi yıldızları görmeyi arzuluyorlardı bazen; bu yüzden, Pelóri'nin yalçın yamaçlarında bir gedik açıldı ve denize uzanan derin bir vadi içinde yemyeşil bir tepe yükseltildi: Túna dendi bu tepeye. Ağaçların ışığı önüne üzerine batı tarafından düştüğü için, gölgesi de daima doğu tarafına uzandı, ve doğuda Elfyurdu Koyu'na bakar, ve Yalnız Ada, ve Gölgeli Denizler uzanırdı. Kutlu Ülke'nin parıltısı, işte bu Işık Geçidi'nden, Calacirya'dan yani, sular seller gibi aktı ve karanlık dalgaları gümüşi ve altın ışıklarla alevlendirerek Yalnız Ada'ya erişti; bu ışıkla yeşillenip güzelleşti adanın batı sahilleri. İlk çiçekler daima, Aman Dağlarının doğusuna düşen o yerde açtı.
Sayfa 134 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.