Günümüz dünyasının 150 ülkesinde, markalarıyla her gün 150 milyonu aşkın kişiye ulaşan Unilever, Hollandalı margarin üreticisi Margarine Unie ile İngiliz sabun üreticisi Lever Brothers'ın 1930'da birleşmesiyle oluştu. Dünyada hızlı tüketim ürünleri pazarının önde gelen firmalarından biri olarak Unilever'in Türkiye'de ilk
Sayfa 62 - Business DergisiKitabı okudu
Virginia Woolf, Stephen ailesinin kızıydı. Stephen'lar on seki­ zinci yüzyılın ortasında gün yüzüne çıkar. Aberdeenshire'da çif t çi­ lik, tü ccarlık ve kaçak mal alıcılığı yapıyorlardı. Ardenbraught'lu Ja­mes Stephen hakk ı nda, arkasında yedi oğlan, iki kız çocuğu bıraka­rak 1750 dolaylarında ölmüş olması dışında neredeyse hiçbir şey bilinmiyor. Oğlanların çoğu soylarının geleneğini sürdürerek şanslarını , denemek için başka ülkeleri dolaştılar. Bunlardan birisi, Wil­liam Stephen, Ka rayipler'e yerleşt i ve pek de hoş olmayan bir işten, hasta köleleri satın alıp tedavi ederek onları satılacak hale getirme işinden, büyük bir servet kazandı.
Sayfa 27 - Pegasus yayınları Nisan 2007Kitabı okudu
Reklam
Çok haklı be
Omo’nun yanına bantlanmış, Limonlu Cif gibisin. Ben sadece Omo almak istiyorum, sen ise sadece aynı firma üretti ve daha az satıldı diye ele geliyorsun. Gelme artık sevgili arkadaşım
Derviş
Șimdi gül deyince insanın aklına tuhaf şeyler geliyor. Ben mahallede iki tur dolanıp mezarlık duvarından aşınca gül mü kopardım Ayșe'ye vermek için? Değil. Ayşeler çoktur da onlara çiçekçiler de çoktur, benim işim olmaz. Hayatta bi kere çiçek taşımışlığım var, onu da poșete koydum da yürüdüm. Lisede hem de rezillik. Okulun müdürüne
Sinsi bir gece başlıyor yine Kondular yakmış ışıklarını Delip geçiyor zulüm karanlıklarını Ağaçlarda dolaşan rüzgâr Sesizce söylerken şarkılarını Bir aşk filizleniyor nöbet başında Utangaç ve çekingen Karanlıkta tutuşan iki çif göz Umudun ellerine koyuyor bakışlarını Sonra bir sevdanın uğruna Ateşe sürüyorlar kusursuz aşklarını
Philoktetes de onun en yakın dostlarından biri, hala hayatta olan tek dostuydu. Philoktetes'in saçları kırlaşmıştı, kalın parmakları da becerikli bir okçunun şaşmaz işareti olarak sırf kastan ibaretti. Adam bir an sonra, o güne kadar görmüş olduğum en büyük yayı çıkardı ortaya. Yayın cilalı gövdesi porsuk ağacındandı, tutacak yeri de aslan
Reklam
"Kral Tyndareos'un kızı sonunda evlilik yaşına gelmiş," diye açıkladı babam bana. Bu ismi biliyordum. Tyndareos, Sparta kralıydı. Babamın gıptayla baktığı son derece geniş ve verimli güney topraklarının sahibiydi. Krallıklarımız içindeki en güzel kız olduğu söylenen kızından bahsedildiği de kulağıma gelmişti. Dedikodulara ba­ kılırsa kuğu kılığına giren baştanrı Zeus, Tyndareos'un karısı Leda ' nın ırzına geçmiş, kadın da dok u z ay sonra iki çif t ikiz do­ ğurmuştu. Ölümlü kocasının çocuk l arı Klytaimestra ile Kastor ve tanrıdan olma ışıltılı kuğu yavruları Helene ile Polydeukes. Tanrıların pek iyi ana babalar olmadığını herkes bildiği için Tyndareos'tan dört çocuğa da babalık etmesi bekleniyordu. Babamın aktardığı haber karşısında sessiz kaldım. Böyle şey­ lerin benim için herhangi bir anlamı yoktu.
Bi­zim kardeşliğimiz, diye yeniden başladı, niçin bana asıl bilmece gibi görünüyor? Hem biriz hem de çif t , sen be­ nim olmamam gereken şeysin, ben de senin olamayaca­ ğın şeyim, iki kişi var olmalıyız, birlikte, isteyelim ya da istemeyelim, başka herkesten daha yakınız. Hem niçin bana öyle geliyor ki , büyük l üğümüz sonuçsuz kalacak ve ne başarırsak başaralım bir hiçmiş gibi kaybolup gidecek, ta ki karşılıklı büyümüş isimlerimiz yeniden bir bütün olana, zayıf l ayana dek? Birdenbire durdu, sonra kağıdı yır t ıp parça parça etti.
217 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.