Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.13
Bağ, ismi ve kapağı ile uzun zamandır dikkatimi çekiyordu. Nihayet okudum , öyle güzel bir anlatımı var ki zaman aktı, kitap aktı ama ben kitap hiç bitmesin istedim.
Kemal, yaşananlar nedeniyle 1985 yılının bir gecesi ansızın yollara düşer. Yaşananlardan sonra ailesini, kasabasını arkasında bırakır. Ta ki yirmi yıl sonra aldığı bir telefon ile
Yalan Yanlış Hayatlar
Ayvalık sokaklarında dolaşırken bir kitapçının önünde karşılaştık 'Yalan Yanlış Hayatlar' ile. Altay ÖKTEM ismini görünce aldım hemen kitabı. Daha çok şiirleri ile tanıdım Altay Öktem'i...
Havanın hafiften yağmurlu olması ile birçok kitaba ellerim, gözlerim ve bir kısmına ise kalbim ile dokunmuş olmamın verdiği huzur iç içe girmişti. Çifte kavrulmuş huzur desem yeridir.
Kesişen hayatlar, kaderler, satır aralarındaki isyan ve kinayeler...
Kitaba başlar başlamaz olayın içinde buldum kendimi. Sahur vakti yaklaşıyordu ama kitabı bırakmakta güçlük yaşadım. Neriman'a yer yer kızdım, kızmamak elde değildi.. Tıpkı Bekir'e kızdığım gibi.. İkisi de şaşırttı. Sadece ikisi mi? Romandaki kahramanlar ayrı ayrı şaşırttı.. Aynı zamanda mizahi anlatım ayrı bir tat katmış.. Severek ve ilgiyle okudum. Yalan Yanlış Hayatlar'ı okuyacak olanlara keyifli okumalar diliyorum..
Kahramanımız köyleri gezip halk şarkılarını derliyordur. Bir gün bir köye gelir ve bir öküze bir sürü isimle seslenen bir adam görür. Bir öküzün bir sürü isminin olmasına şaşırır ve ona öküzün adını sorar. Bu soru üzerine adı Fugui olan adam ona hikâyesini anlatmaya başlar.
-SPOILER İÇERİR-
Fugui, ailesinin maddi durumu iyi olan ama kendi
Kitap boyunca aklımdan geçen en temel düşünce şu oldu: Bu kitap evlenmek için müracaat eden her çifte ücretsiz olarak dağıtmalı ve zorunlu kılınmalı. Eminim işte o zaman daha başarılı evlilikler, dolayısıyla daha mutlu hayatlar, insanlar ve kesinlikle iyi yetişmiş çocuklarımız olurdu. Eskiden bu tür konuları kitaplardan öğrenemeyeceğimizi, yaşayarak, tecrübe ederek öğrenebilineceğini düşünürdüm. Ta ki Doğan Cüceloğlu ile tanışana kadar. Öğrenmek bir yana, öyle çok içime işledi ki yazılanlar; her bölümün, her satırın altını çizmek istedim. Her alıntıda ‘bak bu çok doğru, bunu hayatıma not etmeliyim’ diye kendimi şartlarken buldum. Çünkü bellide hayattaki en dönüm noktası olan şey evlilikken, onun paldır küldür olması veya sırf evlenilmek için evlenilmesi hoş karşılayacağım bir şey değil. Hiçbir zaman olmadı. Ben bu kitabı okuyana kadar; evliliğin aşk ve sevgi üzerine kurulunca başarılı olunacağını düşünürken, bu kitaptan sonra ve hayatımda yaşadığım birkaç olaydan sonra sadece aşk ve sevginin yetmeyeceğini, aksine bunların yanında gerçekten yol arkadaşın olması gerektiğini, yeri geldiğinde eş, yeri geldiğinde sevgili, yeri geldiğinde dost, yeri geldiğinde anne-baba hatta çocuk olmak gerektiğini ve tüm bunları bir kişide bulmak gerektiğini öğrendim. İyi ki de okudum. Belki uzak belki yakın zaman bilmiyorum ama diliyorum ki, eğer bu yola başvurursam karşımdaki kişiye de bu kitabı okutacağım ve sonunda birlikte karar vereceğiz. Gerek kalemi olsun, gerekse içinde gerçek yaşamdan alınan mektuplar olsun fazlasıyla sevdiğim ve HERKESİN okuması gereken bir kitap olduğunun altını çizmek istiyorum.
Kitapta annesiz olan iki çocuğun acılarını açıkça dile getirmiş ve yaşanan olayları en net şekilde okuyucuya aktarmıştır.Kitap Sadece Abdullah ve Peri'nin hayatına değinmemiş, başka hayatlar başka insanlar da var.Böyle olunca kitap başta karışık gelebilir.Okudukça kitaptan çıkaracağımız güzel derslerin olduğunu düşünüyorum. Yaşanılan olaylar
Hacmi ufak, hikayesi basit ve derinliksiz bir kitap, ama buna ragmen düşündürücü .
Çünkü;
Kadınları hor gören ve fakat evli olmasına rağmen onlarla birlikte olarak hovardalık yapan bir adam gün olur baltayı taşa vurur.
Kısa birlikteliklerin ayrılığından sonra vuku bulan "unutma" bu sefer gerçekleşmez...
Kitabin konusu "mutsuz evliliğe rağmen sevgiliyle mutlu olunur mu" sorusu etrafında düğümleniyor. Sorunun hikayedeki kahramanlar örneğinde cevapsız kalması, soruyu kitabın dışına taşımamıza ve onunla meşgul olmamıza sebep oluyor.
Mutsuz da olunsa, bu tür evlilikler alışılmış ve rutinleşmiş ama bir o kadar da "güven" ortamlarıdır. Bu ortamdan hiç getirisi yokmuş gibi şikayet edilse de, onu terk etmekte zorlanır birçok insan. Kendisi yeni emin ellerde olmadan da eski güven ortamlarını terk etmek istemez. Kendisini iyice güvenceye aldıktan sonra terkedilir genelde. Ama terk edilip kalan için hiç beklenmedik, hazırlıksız yakalanılan bir durumdur bu. Kendisi için istemediğine başkasını maruz bırakma adiliğidir.
Oysa mutsuzluklar dile gelse ve oturulup mantıklı gerekleri düşünülse, gizli mutluluk arayışlarına, biri aleni diğeri gizli olmak üzere çifte hayatlar yaşamaya gerek kalmayacak.
Kitabin bu noktayı irdelememesi biraz hayal kırıklığı yaşattı ama olsun.
Biraz daha fazla yazarsam, kitabın kendisinden uzun olacak incelemesi.
Iyi okumalar diyip bitirelim...
Bu eseri de bitirerek Lermontov maratonuna bir son verdim. Onu tanıdıktan sonra bu hayatta yalnız olmadığımı fark ettim, 217 yıl önce doğup 27 yıl yaşamış gibi hissettim. Lermontov, her ne kadar bir yanım bir şeyler için hırsla çabalasa da diğer yanımın da varlığını bana hatırlattı. Toplum için "ruhumun yarısını kestirip atmamam"
Serinin tam ortasından dalıp kitap okurdum ama sevgili Epsilon Yayinevi 'nin inatla kulak tıkayıp sorulan sorulara cevap vermeyişi bir yana Crown's Spies serisinin ilk iki kitabını bulamadığımız için mecburi üçüncü kitabı okumak durumunda kalıyoruz. Kadere İnanır Mısın? ve Koruyucu Meleğim kitaplarının baskıları yok. Bulan şanslılar da satan
KİTAP YURDU 5
burada macbeth tragedyasını kısaca özetleyerek, cinayet temasının etrafını ören olayları hatırlamak uygun olacaktır: gök gürültüsü ve şimşek parıltısı ile ıssız bir yeri sergileyen oyun, belirgin bir hazırlık içinde bulunan üç cadının sahneye gelişleri ile başlar. macbeth ismini de ilk kez bu cadılardan birinin ağzından duyar ve
96 syf.
8/10 puan verdi
İlk cümlelerinden itibaren "Ben bir Dostoyevski hikayesiyim" diye bas bas bağıran güzelim klasik. Gerçek bir klasik. Karakter analizleriyle, karakterlerin şahsiyetleştirilmesiyle dopdolu bir şölen adeta. Dostoyevski kitapları arasında bence olmazsa olmazlardan biri kesinlikle. It's a "must to read". Aşk ve sevgi kavramları
