Sesimizi duyan var mı?
Ya son nefesini verirken, "Ölmek istemiyorum!" diye haykıran, geride ömür boyu ana kokusunun hasretini çekecek ve yaşadığı dehşeti asla unutamayacak bir evlat bırakan Emine'nin çığlığını...
Annesiyle beraber ruhunu da mezara gömen o çocuğun, "Ne olur ölme anne!" derken yaşadığı çaresizliğini yüreğinde hissetmeyişiniz oldu mu?
Suçluyuz hepimiz! Alıştırıldık, tepkisizleştirildik, kanıksadık; korkutulduk, sindirildik...
"Neon'u bir park yerine soktu ve el frenini çekti. Bagajdan şemsiye, şişe su, atıştırmalıklar, güneş kremi ve havlularla dolu çantayı kapıp Old Orchard Sokağı'ndan aşağı, kumsalla birleşen çıkmaz sokağa doğru yürüdük. Kumun üstü rengârenk şemsiyelerle beneklenmişti ve köpüklü dalgalar iskelenin ince bacaklarının altında ilerliyordu. Biraz ileride, aynı okula gittiğimiz ve yakında son sınıf olacak bir grubun Ultimate Frizbi oynadığını gördüm."
Kabul etmeliyiz ki aşktan meşkten çoktan vazgeçti Türk kadını.Dövmeyecek, sövmeyecek,ayrılmak istedi diye hunharca öldürmeyecek, uygar bir eş arıyor yalnızca.