"Göçebelerdeki bu askerî ve siyasî üstünlük neden ortadan kalktı? Niçin XVI. yüzyıldan bu yana göçebenin yerleşik üzerindeki egemenliği kayboldu? Çünkü yerleşikler göçebelere, ileri bir teknik olan topçulukla karşı koymuşlardır. İşte bu teknik üstünlük, binlerce yıllık münasebetleri alt-üst etmeye yetmiştir. Korkunç İvan'ın son Altın Ordu devletini dağıttığı ve K'ang-hi Çin İmparatorunun Kalmukları sindirdiği yaylım ateşler, dünya tarihinin bir dönüm noktasında olduğunu gösteriyordu. Romantizme kapılan I. Alexandre'ın 1807'de Napoléon'un karşısına diktiği Kalmuk tirendazları, bir 'anakronizm' olarak tarihteki yerini almıştır. Halbuki bu okçuların dünyaya hakim olmalarının üzerinden sadece üçyüz yıl geçmişti."
Sayfa 15 - İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No. 3224, İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1984.Kitabı okudu
Dimaşk'ta Arapların (müslümanlar) Dimaşk Camii (Şam Ümeyye Camii) dedikleri bir mescitleri vardır. Dünyada bucaminin bir benzerinin daha olduğunu zannetmiyorum. Halk bu caminin Ben-hadad sarayı olduğu söyler. Burada (cami) sihirli bir işçilikten çıkmış, senenin günlerine göre açılan delikleri olan kristal camdan mamul bir duvar bulunmaktadır.
Reklam
Bilgi ne garip bir şeydi.Şişede hapsedilmiş bir cin gibi yıllarca duruyor,senin gelip kapağını açacağın günü bekliyordu.
#hakikat
Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgâr dalgasıyla, herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: “Buradayım!” der.
O dönemde melankoliden başka başka bir şey yoktu hayatımı dolduran. Yine de eğlenme olanakların vardır, nasıl arkadaş arkadaş bulacağımı da biliyordum. Ancak melankoli, içimde bana yalnızlığı sevdiren ve inzivaya aratan bir hastalık gibiydi. Bendeki oyun ve zevk hevesini öldürüyordu. Gençliğin kanatlarını omuzlarımdan çıkarıp alıyor; beni, düz ve parlak yüzeyine cin, peri gölgelerinin, bulutların renklerinin ve ağaç dallarının şekillerinin yansıdığı bir göle çeviriyordu; çağlayarak akıp giden denize bir çıkış yolu bulamayacak bir göle döndürüyordu beni.
Marcus Aurelius, Düşünceler'de şöyle der: "Yaşamını bir bütün olarak düşünüp kaygılanma. Önceden başından geçmiş ve sonradan başına gelecek olan kederleri hep bir aradaymışlar gibi düşünme." Bir Çin Atasözünde bu durum ironiyle ifade edilir; "Henüz yanına gelmediğin bir köprüden geçmeye uğraşma!"
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.