Öncelikle, eski olduğundandır sanırım, kitaba ilk başladığımda yığınla Türk dizilerindeki klişe repliklere benzer cümlelerle karşılaştım. Sırf bu yüzden bu kitabı okuyamam diye düşünürken bir anda kendimi son sayfada buldum, akıcılığından herhalde:).
Başlarda kitap hiç ciddi gelmemişti, okumuş olmak için okuyordum ama bitirdiğimde biraz da olsa etkilenmiştim. Kendimi kitaba çok kaptırdığım yerler oldu özellikle. Ama kitabın çok basit ve üstünkörü olması gibi bir sorunu vardı bana göre. Sürekli dinsizler şöyledir din o yüzden önemlidir telkini veriliyordu ama bunu açıklayan bir cümleyle karşılaşmadım, ezbere sloganlar atılmıştı sanki. Belki çocuklar okusa 'aaa evet haklı' düşüncesiyle okur ama biraz daha anlayarak okuyunca insanın savunulan şeyin açıklanması gibi bir beklentisi oluyor tabii.
Ama onun dışında kitabın sevdiğim yanı konusuydu sanırım. Olay örgüsü baştan sona tahmin edilebilir ve hatta itici bile gelen yönlerle doluydu ama buna rağmen Uygur Türkleri'nin yaşadıkları acıların romanlaştırılması kitabı okutuyordu. Sosyal medyada sürekli gördüğümüz şeylerin yanında sanki gerçekten yaşayan birinin ağzından her ayrıntıyı dinliyormuşuz hissi, hissettiğimiz empatiyi arttırıyordu bence. Ayrıca bazı yerlerde yazarın dilini de beğenmedim değil.
Kısaca, kitap çok derin bir şeyler beklenmeden sırf konu için okunabilir diye düşünüyorum:).