Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyuruyor: "Benim ve sizin durumunuz, ateş yakıp da, ateşine cırcır böcekleri ve pervâneler düşmeye başlayınca, onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum. Siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz" (Müslim, Fezail 19).
Görülecek hesabı var...
Prost, elinden gelse bütün camileri tırpanlayacak ve İstanbul'u Constantinapolis yapacaktır. Haliyle fethi'nin nişanesi olan Fatih Camii'nden çok rahatsızdır. Ancak Türklerin nerede ,ne tepki verecekleri belli olmadığı için tedbirli davranır. Bu muhteşem camiyi ortadan kaldırmak için gerekli şartları hazırlar ve işi zamana bırakır. Nasıl mı? şöyle: Fatih Cami kildenbir tepe üzerinde bulunur. Mâlum kil kuruyken kaya gibi, ıslanınca cıva gibidir. Ecdadımız bunu iyi bildiği için civara derin kuyular açar, zemindeki suyu toplayıp aşağılara basarlar. İşte bu yüzden Çırçır, Horhor ve Küçük Mustafa Paşa'daki mahalle çeşmeleri musluk tanımaz. Lülerinden gün boyu su akar .Kullanılan kullanılır, artanı ile bostan sularlar. Prost Fevzipaşa Caddesini,Fatih Külliyesinin eteklerinden geçirir.Ancak kodu metrelerce düşürerek temelleri açığa çıkarır.Koce kitleyi dayanıksız bırakır.Ama asıl kötülüğü etrafını imara açarak yapar. Ortalık birdenbire müteahhit dolar. Bunlar çoğunda sermaye yoktur ama inşaata başlamadan daire satarlar. Yarısını Toprak sahibine verir ,yarısı ile binayı tamamlarlar. Bir çekme kat bir tavan arası kaldı mı şükreder yeni bir işe başlarlar. İşte Fatih'e "BeTeBe kaplı" apartmanların musallat olduğu yıllarda temeller su yollarını battal eder, güzelim çeşmeler susuz kalırlar. Önce kurur, kararır sonra çöplük olurlar. Eğer hadiseyi üç beş çeşmenin kaybı gibi görürseniz büyüttüğünüze değmez. Ama bu arada caminin zemin yaslanmış ,kil tabakası tavadaki yağa dönmüştür
Sayfa 244Kitabı okudu
Reklam
TÜRKİYEM ANAYURDUM SEBEBİM ÇAREM
Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim, Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye. Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye! O tezek topladığım kırlar, yaylalar... Başına oturduğum, yemek yediğim tandır. Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem... Taşına toprağına vurgunluğum bundandır... Akşam
“Her şey kızgın ağustos güneşinin altında uyuşmuş gibiydi. İnceden inceye, cırcır böceklerinin sesi duyuluyordu.”
1974 tarihli bir çalışmayla başlayarak düşük seviyelerde serotoninin, psikolojik düşmanlık ölçütlerinden açık şiddete değin uzanan uç noktalarıyla, insan saldırganlığının artan seviyeleriyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Başka memelilerin yanı sıra, ilginçtir, cırcır böcekleri, yumuşakçalar ve kabuklularda da serotanin/saldırganlık ilişkileri gözlenmiştir.
Sayfa 74
Her şey, kızgın ağustos güneşinin altında uyuşmuş gibiydi. İnceden inceye, cırcır böceklerinin sesi duyuluyordu.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.