Ayağını denk atıp, biriktiren, çalışmaktan tükenmiş, kapısına gelen düşkünü kibirle kovan pinti karıncalardan da biz tiksinmeliyiz. Evet, çocuklarımız cırcır böceği olmasın ama Lafonten'in Yahudi Karıncası'na da övgü yağdırmasınlar... İlle de ikisinden biri olacaklarsa saz çalıp gezsinler Pir Sultan gibi, Aşık Veysel gibi..
Saatlerdir süren asfalt delme sesi, yüzlerce cırcır böceğinin üç beş cırcır böceğiymişçesine uyumla ama yüksek tonda cırlamaları birden kesilmiş; kuş uçmaz kervan geçmez bir yolda yürürken tam ayaklarının dibine onlarca kuş aniden düşüp ölerek küçük bir tepe oluşturmuş; samanyolundaki bilinen bilinmeyen bütün yıldızlar tek gecede birbiri ardına kaymış ve bu garipliğe tek bir kişi kahkahalar, el çırpmalar, gözyaşları, sevinç ve sıra ne zaman bu dünyaya gelecek korkusuyla şahit olmuş gibi beklenmedik ve irkiltici ve sarhoşlaştırıcı bir hisle aniden durdu.
Bu meltemli geceler,
Su sesi, ayışığı,
Uzayan türküleri
Cırcır böceklerinin,
Bu cümbüş, bu muhabbet
Bu tatlı uykusuzluk,
Hep senin şerefine,
Esmer güzeli yarim.
Ramazan, ağustos ayında, bağbozumuna rast geldiğinde, güneş her şeyi kavururken, gökyüzü bembeyazken, ağustos böcekleri inatla cırcır öterken, erkekler ne bir yudum su, ne de sigara içerlerdi. Oysa kimse onları buna zorunlu kılmazdı, mecbur etmezdi. Çocuklar, küçük oldukları için su içebilirlerdi, bu yasak değildi, ama saygılarından su içmezlerdi. Daha sonra, güneş batarken şenlik muhteşem olacaktı. Alabildiğine soğuk su, alabildiğine nefis koku alabildiğine tatlı olacaktı.
Bu meltemli geceler,
Su sesi, ayışığı,
Uzayan türküleri
Cırcır böceklerinin,
Bu cümbüş, bu muhabbet
Bu tatlı uykusuzluk,
Hep senin şerefine,
Esmer güzeli yarim.