Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Sanki ağzımızdan dökülecek herhangi bir kelime gümüşi ay ışığının büyüsünü bozabilirmiş gibi ikimiz de çıt çıkarmıyorduk."
Elime bir kalem tutuşturmuşlar, kalemin derdini arayan bir gönül vermişler. Ne zaman gönle konuş desem, ne dili ne aklı cümle cihan ve içindeki her toprak tanesi lâl oluyor. Gönlün kapıları birer birer açılmak için koşuyorlar. Türlü namelerle bezenmesine rağmen çıt çıkmayan sessizliği, dünya denen yalan bölmeden. Sonra gönül derdi aramayı sevince el de kaleme bağlandı kaldı. Hani irade neredeydi de ben ömrün neresinden tuttumsa yanlış oldu dedim. Belli ki gönle tabii olmak da onun işi imiş. Velhasıl yanlış olmadı. İnsanlık namına son kalan kırıntıların yok olduğunu gördükçe gönlün kapıları yüzüme çarpılıp da imkansız olmasınlar bana tozlu duvarlar arasında istedim. Neyleyim ki elime kalem tutuşturup kalemin derdine deva diye dert alan bir gönül vermişler bana. Söyle güle nağmeler dizen bülbül neyleyim... ~Kalemimden~🌹
Reklam
“Arada bir kendi kendime çıldırdığım oldu, çıt çıkarmadan. Kimseye duyurmadan.”
gregor ve olmayan ailesi
Dönüşüm
Dönüşüm
kitabında sy. 26-27'de şu cümleleri söylüyor gregor: "normal zamanlarda babası öğleden sonra çıkan gazeteyi günün bu saatinde karısına bazen de kızına yüksek sesle okurken, şimdi çıt çıkmıyordu. kim bilir belki de kız kardeşinin kendisine anlattığı ve mektuplarında yazdığı bu okuma alışkanlığından son zamanlarda vazgeçilmişti.
Reklam
Sağ taraftaki pamuk tarlalarını ikiye bölen bir çit, çitin iki yanında tarlalar, kuru ,tozlu yeşil aynı görünümdeydiler. joad tel çiti göstererek . -İşte bizim sınır burası dedi . Aslında sınır mınır gerekmezdi ama babamın elinde biraz tel vardı içinin de rahat olması için teli çekti ve artık buranın sahibi benim diye bir parça huzura kavuştu:)
Ellerimde çekirdek, kapında çıt çıt.
Kendi Hayatımdan
Sabah otobüse binip müzik dinlerken telefonum çaldı,yengem arıyordu.Açtığımda nerde olduğumu sordu.Durağı söylediğimde orda inmemi ve dedemin beni gelip alıcağını söyledi. O an anladım aslında birine bir şey olduğunu. Dedem ve dayım geldi. Arabaya bindim. Kimseden çıt çıkmıyor. Dedemlerin evine geldik. Anneannem ağlıyor, dayım hazırlanmaya gidiyor. Ne için hazırlandığını sorduğumda Yalova’ya gideceğimizi söylüyor. Dedem beni salona çağrıyor. Gözleri kıpkırmızı. Bir şey demesini bekliyorum. Bir anda “Kızım babanı kaybettik diyor…” O an girdiğim ağlama krizini, yakarışlarımı hala hatırlıyorum. Şuan hissizim. O zamandan beri hiç ağlamadım. Aradan 6 ay 19 gün geçti. Seni özledim baba, herşeye rağmen…
"Çıt,çıt işte..yani elbise çıt çıt'ı değil. Her şey iyi giderken konunun bir yerde boka sarması, kopması yani."
Reklam
Çoğu uygarlık
Çoğu uygarlık korkaklık üstüne kuruludur. Korkaklığı öğreterek insanlar uygarlaştırmak öyle kolaydır ki. Cesarete yönelten standartlarn çıtası alçaltılır. İnsanların iradesi kısıtlanr. İnsanların arzuları kontrol altına alınır. Ufuklara çit çekilir. Her hareket için kanun koyulur. Kaosun varlığı inkâr edilir. Çocuklara yavaş nefes almaları bile öğretilir. İnsanlar ehlileştirilir.
ahahah
"...ya kurtulacak ya da batacak." Kimseden çıt çıkmıyordu. Nihayet Connor, "Batma kısmı pek de kötü bir şey olmayabilir, değil mi ?" dedi. "Yerin dibine batmasından bahsetmiyor," dedi Silena. "Batmak, yok olmak anlamında," dedi. "Ortadan kalkması, un ufak olması, imha olması yani," dedi Annabeth. "Anladık." Kalbim sıkışmaya başlamıştı. "Sağ ol yani—"
Doğan ÇocukKitabı okuyor
çocuk oyunlarının görsel bir ansiklopedisi
Bruegel “Çocuk Oyunları” adlı eserindeki kalabalık düzenlemede herhangi bir oyun ya da figür grubunu odak noktaya yerleştirmeyerek, izleyicinin yapıtı algılama sürecini de oyunsallaştırır. Bir ipucunun peşine düşemeyen izleyici, sahnenin sunduğu oyun çeşitliliğine koşut olarak resme bakış biçimlerini çeşitlendirir. Yapıttaki ayrıntı zenginliğinin
Çıt diye kırılıyor iki insan. Bir vakit kaynadıkları yerden. Kimse duymuyor.
Sayfa 145Kitabı okudu
"Keskin mutfak aletlerine olan takıntının işe yarayacağı bir an geleceğini biliyordum." Soğuk metali sıyrılan tişörtümün altına bastırdı. "Umarım bu tişörte çok bağlı değilsindir be- beğim." "Ne yapıyorsun?" "Kendi servisimi kendim yapıyorum," deyip bıçağı tişörtü- mün altından kaydırarak altından yakasına
Sayfa 196
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.