"Çirkinliğe karşı incelik ,
duyarsızlığa karşı lirizm"
felsefesi ile hayatımıza giren Şükrü Erbaş bilinirliği yüzünden değil duygularımıza tercüman olmasından bu kadar seviliyor diye inanıyorum.
Bu incecik kitap, ilk bölümünde çocukların gözünden olayları yorumladığı şiirlerinden ,
ikinci bölümde Betül Dünder in kendisiyle yaptığı söyleşiden oluşuyor.
Okurken kendi ifadeleriyle keşke insan hiç büyümeseydi, keşke herşeyi bilmeseydi, çocukluğunu hiç unutmasaydı, sevgisini bütün yaşlarında aynı içtenlikle söyleyebilseydi dedirtiyor insana. Kendi torunu Civan ile yaptığı sohbetleri şiirlerine yansıttığı bölümde tıpkı "Hatice"sini anlatırkenki gibi sevgisini en derin haliyle hissettiriyor okuyana .
İnsan denen mucizeyi seyredebilen , onları heceleyebilen , acılarını, arzularını, yalnızlıklarını, kalbi ezilenleri, ötekileştirilenleri şiirleriyle nefeslendirebilen muazzam bir şair okumak isteyen herkese keyifli okumalar...
Filozoflar ve astronomlar demişlerdir ki: Deniz ile kara yer değiştirirler.
Çünkü, zamanların geçmesiyle sulardan toprakta nice sebeple büyük değişiklikler ortaya çıkar. Evvela toprağın bazı yerleri çorak ve kuru olmuşken, denizden ona ölçülülük gelir ve tam tersi olur. Bu bakımdan toprak, hayvan ve insana benzer. Kâh civan kâh elden ayaktan düşmüş ihtiyar olur. İkinci olarak bazı yerler açıkken denizle örtülür. Kâh deniz altındaki yerler açılıp bayındır olur. Çünkü, denizin hareketi, felekî cisimlerin kuvvetinden çıktığından ve kâh fırtına ve tufanı harekete geçiren yıldızların bakışları, denizin hareketine uygun gelmekle deniz seviyesinden fazla azar.
Sahillerini geçip gider. Kâh bir ülkeyi basıp örter ve kendine bağlar. Kâh bir başka kenarından çekilip yeri açar ki güya insanlara o yeri bağışlar. Üçüncü olarak, karaya bitişik bazı yerler günlerin geçmesiyle ada olmuştur. Kıbrıs gibi.