272 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Tabiki de konumuz halüsinasyonlar
Hipnagojik, hipnapompik, migren, ateşli hastalıklar, epilepsi, tssb, parkinson, psikoz, halüsinojen maddelerin meydana getirdiği halüsinasyonları incelemektedir. Kendisi psikiyatrist olduğu için gençlik heyecanıyla birçok şeyi kendi üzerinde denemiştir. Deneyimleri ve hasta gözlemleriyle halüsinasyonların görsel, işitsel, dokunsal çeşitlemelerini bir arada sunuyor. Halüsinasyonların çoğu gerçeklikten ayırt edilebilirken bazı maddeler ve hastalıkların yarattığı halüsinasyonların kişi üzerinde gerçeklik algısının ne kadar bozulabileceğini enteresan şekilde gösteriyor. Kimi çizgi film gibi kalıcı halüsinasyonları yaşarken bunun gerçek olmadığının farkındadır. Diğerleri ise hayatlarının günlük paralelinde halüsinasyonlarla tehlike altındadır. Uçarı deneyimlerin heyecanıyla gereksiz olan hiçbir maddeye kafanıza göre bulaşılmaması gerektiğini iyi kötü anlatıyor. Bana garip gelen ölüm sonrası ailelerin yaşadığı kayıp kişiyi duyma veya görmenin de bir halüsinasyon olduğunu söylemesidir. Aynı anda bir çok kişi aynı kişiyi görse bile bulunun bir nevi ortak kayıp halüsinasyonları olduğunu savunması en ilginç nokta. Belki de toplu hezeyan gibi bir şeydir. Neyse.
Halüsinasyonlar
HalüsinasyonlarOliver Sacks · Yapı Kredi Yayınları · 2015179 okunma
Uzaydaki maddelerin oranını Fraunhofer’in bulduğu “Fraunhofer çizgileri” sayesinde saptamaktayız. Işığın kırılarak renk spektrumunda ayrıştırılması Newton’dan beri bilinir. Fraunhofer, renk spektrumundaki gökkuşağının içinde çok sayıda çizgi gördü; bunların bir kısmı koyu renkli çizgiler, bir kısmıysa açık renkli çizgilerdi. Bunlara neyin sebep olduğunu çözemedi, fakat her elementin çıkardığı çizgilerin farklı olduğunu gördü. Fraunhofer, 1816 yılındaki çalışmalarında bu bulguların önemini kavrayamasa da; ondan sonra 1880 yılında William Huggins bu çizgilerin, elementlerin adeta parmak izi olduğunu keşfetti. Işıkla gelen bu parmak izini inceleyerek ışığın kaynağında ne olduğunu anlayabiliriz. Böylelikle Güneş’in ve yıldızların birbirlerinden farklı yapıda olmadıkları anlaşıldı. Hepsi de temelde hidrojenden ve helyumdan
Reklam
Elimde bi' tek gururum İçimde biten umudum Yüzümde bi'kaç çizgi daha..
Hayat; doğum ve ölüm arasındaki ince çizgi misali değil miydi? Hayat; kısa ve hızla tükenip giden bir olgu değil miydi?
"Bugünün gençleri, her kim olursa olsun, ölümle yan yana yaşıyor. Bu sadece atom bombasının kurbanlarıyla sınırlı değil tabii ki. Hayatlarımız çoktan birilerine sunuldu. Bize ait değil. Bu nedenle, sözde İlahi İrade Gemisi'ne hiç tereddüt etmeden, rahatlıkla adayabiliriz kendimizi. Bu, yeni yüzyılın yeni cesaret biçimi. 'Gemi, ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgi gibidir,' derler ama tuhaf bir şekilde bunu önemsemiyoruz."
"Hayat bir çizgi değil,"diyor bir Zen ustası,"birbiri ardına gelen şimdilerden ibaret."Hayat uzun bir şimdiden başkası değil.
Sayfa 39 - Kapı yayınları
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.