1874’te büyük bir skandala yol açan sergide bir gazeteci, Monet’nin “İzlenim,Doğan Güneş” e dayanarak bu sanatçıları “ İzlenimciler” diy niteledi. İzlenimci devrimin gerçek liderliğine Claude Monet geçti. Monet sonunda, dünyayı sadece sürekli hareket halindeki görünüşlerin bir oyunu olarak gördü ve ışığın sonsuz çeşitlemelerini de bu açıdan ele almaktan büyük haz duydu. Dış çizgi, gölge ve figür gibi şekilleri saptamaya öteden beri yarayan şeyleri, şiddetli bir ışığa bağımlı kıldı ve böylece onun tuvallerinde, renk lekelerinden başka bir şey kalmadı. Doğadaki her rengin içinde, daha başka bir çok rengim bulunduğunu ve çevredeki renklerin yanlarıyla ve üzerine düşen ışığın niteliğiyle değişikliğe de uğradığını gözlemleyerek, resimlerinde katıksız renkler kullanarak, kabul edilegelmiş renk derecelenmelerini ve donukluk-parlaklık skalsını darmadağın etti.
Empresyonizmin en iddialı halkalarından Claude Monet, Jongkind ve Boudin gibi sanatçılardan etkilendi. Cesaretini toplayıp resim yapmaya başlaması, dış dünyayı keşfiyle başladı ve algıladığı dünyayı, empresyonizmin kurallarına uygun biçimde tuvaline taşıdı. Paris'te, henüz öğrenciyken tanıştığı Pissarro, Renoir ve Sisley ile sanatın temel kuralları konusunda fikir alışverişi yapma fırsatı buldu. Usta, fırça darbelerindeki yeteneği sayesinde birçok eser verdi ve 1874-1886 yılları arasında sekiz sergi açtı. Özellikle bir figürü, gün içindeki farklı saatlerde resmetmekle ünlendi. Ressam, ünlü tablosu 'Impression Sun Rise'da, gün doğumunda, Le Havre Limanı'nın görüntüsünü tuvaline taşır. Gecenin maviliğinde, gökyüzünden süzülerek batan portakal renkli güneş, dalgaların üzerinde iz bırakır. Sanatçı, izlenimsel bir havada çizdiği resimde, abartıdan uzak ve mistik objeler yerine, her gün bilinen haliyle limanı anlatır. Gerçeklik kalitesiyle resmedilmiş eserde, olmayan ya da görünmeyen hiçbir şey yoktur.