Aşık olmak ama kavuşamamak..
Pek çok romanda okuduğumuz bir masal. Aşk acısıyla delirenler, kendini kaybedenler, kendini arayanlar..
Kitaptaki her karakterle empati kurmaya, Orhan'ı ve Firdevs'i anlamaya çalıştım. Gerçek hayatta aşk acısı çekmemiş biriyseniz anlamak zor oluyor. İkisi de vazgeçemiyor ikisi de kendinilerini dibe çeken bir sevdanın peşinden gidiyorlar. Sonları da pek mutlu olmuyor.
Güzel kurgulanmış, sürükleyici bir romandı.
"Sanat bir medeniyet tasavvurunun çerçevesi içerisinde cereyan eden bir olgudur." diyor Saadettin Ökten. İçinde bulunduğumuz medeniyeti anlayışımız sanatı algılayışımızı da şekillendiriyor. Dönemimizde yetişen nesiller İslam medeniyetine uzak olduğu için bu medeniyetin sanatını da anlamakta eksik kalıyor.
İslam medeniyet tasavvurunun terbiyesinden geçerek duygu dünyasındaki güzel bölgesi gelişen her birey ilahi hüsnün yansımalarına ulaşacaktır.
Ailenin babasının eve getirdiği yetim çocuk ve sonrasında mahvolan hayatlar ..
Heatcliif'e çocukken daha farklı davransalardı hikaye daha farklı olur muydu diye düşünüyorum ister istemez.
O kadar çok kötülük gördü ki sonunda çok kötü bir insan oldu çıktı. Aşkından yaptığını düşünmüyorum arada aşk olmasaydı da bu adam yine intikam alacaktı.
Oldukça akıcı bir roman.
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Karbon Kitaplar Yayınları · 202042.5k okunma
Her durum dipten yükselir sonra çöküş yaşar sonra tekrar yükselir. Bunun hayatın kanunu olduğunu düşünüyorum. Müslümanlar da bilimde gösterdikleri büyük yükselişten sonra çöktüler. Öyle bir çöküş ki yüksekte oldukları zamanı unuttular, bilim adamlarının isimleri unutuldu. Müslüman bilim adamlarının yerini yabancı isimler aldı. Bu kitapla ve hocanın kurduğu müzeyle unuttuklarımızı hatırlayıp tekrar yükselişe geçeceğimize inanıyorum. Müslümanlar gerekli içsel motivasyonu yakalayıp, kendilerine inandıkları zaman gerçek olacak. Bilim ve sanatta tekrar yükseleceğiz ve Kudüs yeniden müslümanların olacak inşallah.
Fuat Sezgin düzenli çalışmanın, zamanı israf etmemenin önemini de bizlere hatırlatıyor. Batı medeniyetinin bizden çok üstün olduğunu düşünen her müslümanın okuması gereken bir eser.
Bu kadar kısa bir kitap nasıl bu kadar çok şey anlatabilir? Irkçılık, masumiyet, dostluk, hayaller, acziyet, saf kötülük..
Hayallerin insanı nasıl ayakta tuttuğunu, yaşamaya zorladığını görüyorsunuz. Aynı zamanda bazen çok sevdiğiniz şeylerden size zarar veriyorsa vazgeçmeniz gerektiğini. Ve bu vaz geçişin kalbinizi nasıl yaraladığını.
Daha önce adını hiç duymadığım şahısların kitap sevgisini anlatan bir kitap.
İçinde çok ilginç anekdotlar var, mesela kitabı okumamış olsam Dîvânu Lugâti't-Türk'ün Kaşgarlı Mahmud yazdıktan sonra devlet büyükleri tarafından korunarak günümüze ulaştığını zannederdim ama hikayesi bambaşka imiş.
Kitap insanda sahafları dolaşma, kütüphaneye gitme isteği doğuruyor.
Bazı yerlerde çok tekrara düşmüş, çok fazla yazım yanlışı var ve bazen konuşan kişinin kim olduğunu anlayamıyorsunuz, yazar mı yoksa bir başkasından alıntı mı kafalar karışıyor. Bu olumsuzluklara rağmen oldukça akıcı, biyografi okumayı da seviyorsanız kitabı kısa sürede okuyup bitirebilirsiniz.
Okuması çok zor ama hikayesi ilgi çekici. Klasik İhsan Oktay Anar kitabı. Denizcilik terimlerinin hiçbirini anlamadığım hâlde bitirebildim. Başlarda çok sıkıcı olsa da kitap ortalarda akıcı olmaya başlıyor.
Her şeyi bilmek mutluluk getirir mi? sorusuna cevap niteliğinde bir roman.
Charlie çok istediği şeyin zeki olmak olduğunu sanıyor, o zaman annesi onu kabul edecek ve herkes gibi olacak. aslında istediği şey zeki olmak değil de normal olmak. Ve bu maalesef mümkün olmuyor . Çok zeki olduktan sonra daha da yalnız kalıyor.
"Hepinizin atladığı bir şey var: Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.”
"Sevgi alma ve sevgi verme yeteneğinden yoksun olan zeka, zihinsel ve ahlaki çöküşe, nevroza ve muhtemelen psikoza bile yol açar. Ve ben-merkezci bir amaca odaklanan ve insan ilişkilerini dışlayan bir beynin, sadece şiddete ve acıya neden olacağını da eklemek istiyorum."
***
Kitabı okurken ana karakterle empati yaptırıyor ve toplumda düşük zekalı bireylerle ilgili bir farkındalık da oluşturuyor. Düşük zekalı oldukları duyguları olmadığı anlamına gelmiyor. Onlarla dalga geçmemeli ve normal insanlarla nasıl iletişim kuruyorsak öyle iletişim kurmalıyız.
Rus romanlarında neden hep şerefli memurlar içine kapanık kişiler oluyor ve neden yalnızlar?
Yoksulluk, kıyafete verilen önem, memurların liyakasizliği.. sanki çarlık Rusya'sında değil de bugün yazmış yazar.
Sade anlatımıyla hüzünlü bir hikaye. Bir oturuşta okuyup siz de hüzünlenebilirsiniz.
PaltoNikolay Gogol · Karbon Kitaplar · 201937.2k okunma
