“Öyleyse büyüyünce yere deviririm onu baba, elindeki kılıcı kılıcımla düşürürüm, üzerine çullanırım, sonra kılıcımı kaldırıp, ‘Seni öldürebilirdim, ama affediyorum, al işte!’ derim.”
Baba baba!” dedi. “Ne var?” diye sordum. Baktım, gözleri fıldır fıldır. “Ne yaptı sana o gün baba!” “Ne yapalım İlyuşa,” dedim. “Sakın barışma onunla baba, barışma emi? Çocuklar, sana barışman için on ruble verdiğini söylüyorlar.” “Hayır İlyuşa,” dedim, para falan almam ondan, asla!” Titremeye başladı, elimi iki eliyle kaptı, yeniden öpmeye koyuldu. “Onu düelloya çağır baba,” dedi. “Okulda, korkaksın, onu düelloya çağırmaz ama on rublesini alırsın diye benimle alay ediyorlar.” “Düelloya çağıramam onu İlyuşa...” Bunu neden yapamayacağım konusunda size söylediklerimi ona da kısaca anlatıyorum. Dinledikten sonra, “Sen gene barışma baba,” diyor, “büyüyünce ben onu düelloya çağırırım.” Gözleri ışıl ışıl parlıyor. Ne de olsa babasıyım, yerinde bir söz söylemem lazım: “Düelloda da olsa öldürmek günahtır,” diyorum. “Öyleyse büyüyünce yere deviririm onu baba, elindeki kılıcı kılıcımla düşürürüm, üzerine çullanırım, sonra kılıcımı kaldırıp, ‘Seni öldürebilirdim, ama affediyorum, al işte!’ derim.” Gördünüz mü beyim, iki gündür çocuğun kafasını dolduran şeyleri!..