Raymond Kevorkian Fransa’da doğmuş bir Ermeni tarihçi. Okuduğum bu kitabı, döneme ilişkin okuduğum tüm eserlerin içinde, Ermeni olaylarını en başından sonuna kadar belgelere ve dönemdeki diğer gelişmelere de yer vererek anlatan en kapsamlı eser. Bir tarih kitabı bu; 1.200 sayfalık bitmez tükenmez araştırma hiç de kolay okunmuyor. Ama benim gibi
Ben savaş yilarinin cocuğu olduğum için, ilk talihsizligim beslenme sartlarinin kotülügü ile başlamistir. Bütun savas yillari kara ekmek ile geçti benim için. Ekmekle birlikte hersey bozuldu. Bana henuz verilmeye başlanan terbiyem okula gitmeden bozuldu. Bütün cocuklar gibi, kötülüğünü, anlamini bilmeden küfür etmeyi ögrendim ve sebebini bilmeden dövüşmeğe başladim. Sokak aralarinda, biriktirdigim gazoz kapaklari ile lik oynamak ve jilet kapaklarinin en iyisi olan glitteyi arkadaşlarimdan calmak suretiyle kumara ve hirsizliga alistim. Babam beni mektebe götürdüğu zaman, cantamla birlikte artik uzun bir hayat tecrubesini de omzumda tasiyordum.
Bombayı düşünüyorum. Bombayı. Babamı. Asilerin kemiklerini un ufak edecek kudreti. Ağızlarını burunlarını taşla toprakla kumla dolduracak. Kulaklarını sağır edecek kudreti. Çocuklar gibi şenim.
"Judith, çok güzel, cinsel bir vaka. Çok güçlü bir kadın gaddar bir erkeğe meydan okuyor ve kişiliğinin bir parçası olarak aşağılanan dişiliğini kullanarak intikam alıyor." -
Sigmund Freud
1. Friedrich Hebbel Kimdir?
1813-1863 yılları arasında yaşayan
Christian Friedrich Hebbel, Alman asıllı bir oyun yazarıdır. Şair kimliğine de sahip olan Hebbel’in oyunları,
''Ama çocuklar kusura bakarlar.
Kuşlar gibi.
Hani taş atmıştım bir kez de küsüp kaçmıştı..
Ben şimdi kaçamıyorum İnci..
Ama büyüyünce kaçarım belki.
Hani o mavi uçurtma gibi.. ''
Ben asla yerli yazar okumam (zevk meselesi buna karışılmasın) ama bu yazarı yerli kategorisine asla koymuyorum. Hayalgucu farkli bi kere. Çılgın bi kurgu yapmış, bi kere çok akıcı, çok sürükleyici bi kitap. Her bölümü bitirdiğimde bir sonrakine merakla devam ettim. Distopik bir dünyanın kötü, karanlık, iç boğucu yanlarını güzel detaylandırmış yazar. Bir de üstüne tecavüzcü bir devlet adamı profili iyice insanı geriyor. Kitapta en çok sevdiğim bölüm ise tecavüze uğrayan ve öldürülen çocuklar için alınan intikam. Hiç beklemediğim şekilde çok yaratıcı olmuş. Bütünüyle çok tatmin edici bir kitaptı benim için. Yazarın bir sonraki kitabını da dört gözle beklerken yazdığı onceki iki romani okuyacağım. Yabancı bir yazarı okur gibi okuyun bu yazarın kitaplarını. Şu an çok akışta ve iyi üretiyor.
Günümüzün çocukları nasıl bir oyuncak cenneti içinde yaşadıklarını bilmiyorlar. Ana-babalar varlığın verdiği imkanlar ile çocuklarıru şımartıyor, bir dediklerini iki etmiyor, onlar uğruna israftan kaçınmıyorlar. Dünya kadar paralar
ödenip alınan bisikletler, tamirci yüzü görmeden bir iki yılda hurdaya atılıyor.
Tüketim toplumunun alışkanlıkları, bizim gibi kanaatı en tükenmez hazine bilecek bir anlayıştan, inançtan gelen toplumu dahi kendi kanunlarına boyun eğmeye zorluyor. Mutluluğun kolayca yakalanan bir şey olmadığını çocuklar da kavrayabilir. Yeter ki onun satın alınacak bir nesne gibi görmemek lazım geldiğini bilelim. Tatminsiz nesiller yetişiyor. Bisikletler çoğalırken aydınlık yüzler azalıyor.
Umutsuzluğa kapılmak istemiyor, günü gününe yaşıyorum. Ama başımıza neler gelebileceğini düşündükçe, yüreğim çatlayacak gibi oluyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Çocuklardan başka tasam yok. Çocuklar ne olacak?
Tablet ve televizyon gibi yapay şeylerle büyüyeceğine, henüz küçükken doğal yaşamın tadını verin ona. Mum ışığında masallarla uyutun. Sürekli sarılın, sürekli öpün, güldürün, en iyi arkadaşı siz olmaya çalışın. Günümüz çocukları gibi olmamayı öğretin. Annesine "kes sesini" diyemeyeceğini, 18 e girdi diye her şeyden muaf olamayacağını öğretin. Gösterişli bir küpe yerine, bunların küpe olması daha yaraşırdır.