Yıl 2042, hafızasını kaybetmiş, çok çekici, havalı, genç bir kadın. Hayatını tehlikeli motosiklet yarışlarıyla ve motosiklet tamirhanesinde çalışarak kazanıyor. Akıllı, iç sesleri hayranlık uyandırıcı biri… Devir distopya olunca, üçüncü bölge denilen fakir fukara semtinde yaşıyor. Çevresinde onu seven dostları ve komşuları var. Ama aniden komşularının küçük oğlu kayboluyor, her şey değişiyor. Çekici bir dedektifle tanışması, ardından gelen beklenmeyen olaylar, sonra geçmişini öğrenmesi, bir de intikam ateşiyle yanıp kavrulması, hepsi bir anda fantastik, doğaüstü, polisiye bir maceraya dönüyor. Aşkı unutmamak lazım, aşk yaşanıyor, kötülüklere, katillere karşı mücadele veriliyor. Okurken karşınıza çıkan fantastik olaylara, ufak bilim kurgu detaylarına şaşırıyorsunuz. Ben şahsen, sevdiğim, bayıldığım kurtlarla ilgili bölümü dâhiyane buldum. İlahi adalet kavramı harika olmuş. Hikâyede aslında İskandinav mitolojisi de, 1980’lerin bilimkurgu atmosferi de var. Anlatım o kadar sade ve akıcı ki, kitap nasıl bitmiş anlamıyorsunuz. Özellikle her kitapta maalesef rastlanmayanlardan biri, cümlelerin karmaşık olmayışını, net oluşunu sevdim. Diyaloglar hepsi yerli yerinde, kim ne diyor, nasıl hareket ediyor, kafanız hiç karışmıyor. Böyle olunca iki haftada bitti. Çok sert sözlerin söylendiği, feci aforizmaların olduğu bir kitap, iyi düşünülerek yazılmış metafor çok, beyin yanabilir.