_Harcamaktan keyif aldığınız zaman boşa harcanmış zaman değildir. _DüşünceIerim için öImeyi göze aImam, çünkü yanıIıyor oIabiIirim. _Her istediğini elde edememek, mutluluğun ayrılmaz bir parçasıdır. _Mutluluğun sırrı, dünyanın korkunç bir yer olduğu gerçeğiyle yüzleşmektir. _İşte evren karşımızda duruyor ve hepsi bu. _Ya bu din adamları bize
_Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir. Ve bugüne kadar dünya erkekler tarafından yönetildiği için kadınlar muazzam şekilde azap çekmiştir. O, erkeğin
Reklam
Diyalektik Politik - Hile, Laiklik, Cahiller, Din
_Kanun ve Adalet_ _John Trenchart ve Thomas Gordon: Hukuksuz gücü savunup, keyiflerine göre hareket etmek isteyenler kadar arsız ve bencil sahtekarlar emin olun yoktur. Dilediklerine zulmederler ama kendilerine her ne zaman küçücük bir zarar dokunduğunu zannetseler, mağduriyette en gürültücü, davranışlarında ise en insafsız olanlarıdır. Ancak,
_Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğumu düşleyen bir kelebek miyim, bilmiyorum. Chuang Tzu _Mükemmel bir insanın zihni ayna gibidir. Hiçbir şeyi kavramaz ve hiçbir şeyi ummaz. Böylece mükemmel insan hayatın içinde hiçbir çaba harcamadan hareket eder. ****** _Kalpteki incelik sevgi yaratır; sözlerdeki incelik güven
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Robinson Cruse şöyle diyordu: 'Yorgun veya hastalıklı, zayıf beynin ince uydurmalarını bırakın. Yaşayan gerçeği alın. İşte benim örneğim size. Fırtına denizde gemimi parçaladı. Yalnızca yurdum değil,insanların yaşadığı topraklar da çok uzaktı. Uçsuz bucaksız bir denizin ortasında yapayalnızım. Yolcuların hepsi boğulmuştu. Yalnızca ben, bir genç kalmıştı. Dalgalar ıssız bir adaya attı onu. Açtı,üstünde başında bir şey yoktu. Sonuç ne oldu?Öldü mü? Umutsuzluğa kapılıp canına mı kıydı?... Robinson parçalanan gemiden kalan her şeyi bin bir güçlükle topladı. Bir bari barınak yaptı kendine. Buğday ekti. Yaban keçilerini ehlileştirdi. Daha sonra vahşi bir yerliyi eritti. Kendine bilgili bir yardımcı, arkadaş yaptı onu. Karnını doyurabildiği rahat bir hayat kurdu kendine. Ve tek başına!... Bir genç!...Yaptı bütün bunları!...Issız bir adada!' Konuşmacı sürdürüyordu konuşmasını: 'Fin kardeşlerim! İki milyonluk Fin halkımız çocuk yaştaki Robinson'dan daha güçsüz,daha çaresiz,daha yeteneksiz midir? Sayın profesörler, papazlar, yargıçlar, mühendisler,memurlar,avukatlar, genç Suomi'nin çocukları, aydınlarımızın çiçekleri,halkımızın arasında birer Robinson olmayı istemez misiniz? Robinson ıssız bir adada yamyam bir vahşiyi kendine kültürlü bir yardımcı olarak yetiştirdi. Oysa sizler büyük kentlerinizde, yüksekokulların,yayınevlerinin, tiyatrolarının, müzelerin duvar diplerinde, halkınızın milyonlarcasının cahil, sarhoş, kaba , neredeyse ilk insan gibi ilkel doğduğundan yakınabiliyorsunuz!
Reklam
93 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.