daha geldiği ilk gündü... ahu gözlerinin taa bebekleri gülüp duruyordu ... o bir ahuydu ki, cümle avcılar onun peşinde sandım, asıl evlada o gün kavuşturdu Allah beni...
- "ellerin titriyor"
+ "geçer birazdan"
- "dudakların da titriyor"
+ "soğuktandır"
- "gözlerin yaşardı, iyi misin sen"
+ "nefes alamıyorum,"
- "ellerin titriyor, ellerin o kadar çok titriyor ki bir yere tutanamaya halin yok. ama şu kahrolası sigara parmaklarının arasından hiç eksik olmuyor be kızım. hastasın sen, ilacın olmadan nefes alamıyorsun ama hâlâ o zıkkımı içmeye devam ediyorsun. ne istiyorsun sen, ne"
+ "bana bir tane küllük alsana, cam olmasın ama, biliyorsun bizim evden kavga gürültü eksik olmuyor sonra kafamda kırılıyor. sen iyisi mi bana küllük ol, benim avuçlarımda yanmaktan kurtulsun"
+ "abi, ben böyle değildim ki. ben, değilim yani, biliyorsun tanıyorsun, abi noluyor bana"
- "kızım, bak sen görmediğin sevgiyi öyle sokaklarda arama boşuna bulamazsın, biliyorum aramıyorsun ama çocuksun sen daha, gençliğinin baharındasın, elbette sende sevmek sevilmek isteyeceksin bu çok normal. ama sana her tebessüm edene sen elinde çiçekle koşmayacaksın, her gözlerinin içine bakana kapılmayacaksın, her elini tutmak isteyenin yanına gidip başını omzuna yaslamayacaksın. bilmez miyim ben senin her şeye karşı dağ gibi durduğunu ama en ufak bir sevgiye oturup ağladığını. şimdi söyle bakalım, kimin kalbine erişmek istedin de duvarlarına çarpıp kırıldın"
Ki insanlar rüya görmüyor
Ve sıfır nedir biliyorlar
Düş kuranlarsa çoktandır
Meczup sayılıyor artık
Çöl de keşfedildi ve yeniden
Bir kez daha kaybedildi ütopya
Bir çocuksun sen, bedeviler gibi ezberindeki şiirlerle bulmak zorundasın çölde yitirdiğin yolu; yeryüzü şenliğinin azımsanamaz bir parçasıdır yaktığın ateş, kıvrıldığın dönemeç, açtığın şemsiye, kucakladığın yaşlı ağaç; iyi çocuksun; tuhaf çocuksun..
Olmemişti.
Belki de karanlık ruhlar, yeraltı dünyasından gelen yaratıklar, ölmüyordu. Ama bir sıkımlık canı kalmıştı. O artık amansız bir avcı değil, yıkılmış ve ihanete uğramış biriydi. Bir zamanlar şıldayan yüzünde gözyaşlarının derin isleri vardı. Prens biraz daha yaklaştığında göz göze geldiler.
Kadın gülümsediğinde sivri dişleri göründü.
Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
Bir çocuk; dar ağızlı ve içinde fındık, incir bulunan bir kaba elini sokar. Avucunu alabildiğince doldurur ve şişkin elini dışarı çıkaramayarak ağlamaya başlar. Yavrum onun yarısını bırak! Elini yine yeterince dolu şekilde dışarı çıkarabilirsin. Sen işte bu çocuksun! Çok istiyorsun ve hepsini elde edemiyorsun. Daha az işte, o zaman istediğin senin olur.
İyas henüz çocuk iken Şam'a gitmişti. Orada nasılsa ihtiyar bir adamla atışır. Ve ihtiyarı Halife Abdülmelik tarafından tayinedilen kadının huzuruna duruşmaya çıkartır. Kadı, ihtiyarı evvelce tanıdığından haksız olduğu halde İyas'a çıkışarak: «Sen bir çocuksun böyle kendinden pek büyük zavallı bir adamı taciz etmekten utanmıyor musun?» İyas şu cevabı verir: «Ben hakkımı istiyorum; hak, bu ihtiyardan daha büyüktür.»
Sayfa 431 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Sen çocuksun büyürsün büyür içinde
Kimsenin gidip gelmediği değil
Kimsenin gidip de gelemediği gurbet
Trenlerin gittiği değil , bozkırda
Turnaların uçtuğu değil uzunhavada
Mektubun vardığı yer değil gurbet
"Gurbet Yavrum..."
Bir daha dönemeyeceğin eski şehir
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan