Arka kapak yazısını okuduğumda çok şaşırmıştım. Nasıl yani sevgilisinin babasına aşık olabilir çok imkansız ve sevmeyebilirim diye düşünmüştüm. Ama kitap aktı gitti resmen. Konusu güzel ve akıcı bir kitap ama bazı yerlerde sıkıldığımı da itiraf etmeliyim. Jordan’ın sürekli evden gitmesi ve geri gelmesi beni biraz sıktı açıkçası. Konunun gereksiz uzadığı yerlerde vardı. Ama genel olarak konunun işleyişi ve yaş farkı olmasına rağmen aşlarını okumak benim için güzeldi. Jordan işten çıktığında sevgilisinin onu alması gerektiğini unuttuğu için sinemaya film izlemek için gidiyor. Sinema da karşılaştığı Pike ile rahat bir şekilde sohbet etmek hoşuna gidiyor. Ve Jordan’ın doğum gününü ikisi sinema da kutluyorlar. Sonrasında Pike’in sevgilisi Cole’ün babası olduğunu öğreniyor. Bazı sebeplerden ötürü Jordan, Pike ve Cole aynı evde kalıyorlar. Zaten Cole evde çoğu zaman olmadığı Pike ve Jordan birlikte zaman geçiriyorlar. Jordan Cole’den alamadığı bütün desteği Pike’den alıyordu aynı şekilde Pike de aradığı kişinin Jordan olduğunu fark etti ve böylelikle birbirlerinden etkilenmeleri uzun sürmedi. Yaşadıkları küçük şehirdeki insanların zihniyetlerine rağmen mutlu olabildiler.
Doğum Günü KızıPenelope Douglas · Dex Kitap · 2022741 okunma
Suretin Ruha Tutkusu
Evrende şaşkın ve mahzun bir o kadar da duyguların pençesinde kıvranan insanın buhranı, sahip olamadığı şeyledir.
Sahip olamadığı yada sahip olmadığını düşündüğü şeyle olan ilişkisi İnsanı ruhundan uzaklaştırmıştır.
Peki nedir sahip olmak istediği şey ?
Bununla alakalı bir fikrinin olmadığıda açıktır çünkü uğruna çaresiz,
Teknoloji şirketleri bizleri daima büyük bir çözümün gerektiğine ikna etmeye çalışıyor. Tarihse tek bir büyük çözümden ziyade çok sayıda ufak çözüm bulmamız gerektiğiniz söylüyor özellikle sürdürülebilir bir değişim arzuluyorsak.
İlk adım olarak bu işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmeliyiz, yoksa daha önce finans alanında olduğu gibi internete de
Bir biz vardık, bir de dünyanın kalan diğer kısmı. Bu dünya görüşü bizim için o kadar doğal hale gelmişti ki, bizi mutsuz ettiği halde onu sorgulamıyorduk bile. Şüphesiz ki yaşamımız tam da bu nedenle çoğu zaman bu fikri onaylayacak şekilde gelişti.
Hayat, onu idrak ettiğimden beri
içimde depreşen tasa —bir hastalık gibi—
doğduğumdan beri
anneden de babadan da bana miras kalan.
Yerleşti içime bir lanet gibi
peşimi bırakmazcasına.
Yine de bu hayatı -asayı— yaşamalıyım
diye hissediyorum çoğu zaman.
Benim için vazgeçilmez
ve o olmasaydı ben de olmazdım
tıpkı bir hastalığın gerekli olması gibi—
onun da gerekli olduğunu hissederim çoğu zaman
-bu hayatın, tasanın ve hastalığın olmadığı dönemlerde
kendimi hep şiddetli bir rüzgârın önünde
dümensiz giden bir gemi gibi hissetmişimdir— ve
sordum kendime nereye böyle?
Nerede karaya oturacağım?
Bir yanda merhametin dipsiz derinlikleri
diğer yanda hırsın yükselen dorukları (Nietzsche).
"Çünkü insan bir zaman tüketicisidir. Zaman insanı sınırlar. Ama çoğu insan şimdi yapamadığını ileride yapacağı sanısındadır, önündeki zamanı sınırsızmışçasına harcar.
Aslında, insanın en önemli yanılgısı da budur."
Varoluşçu bakış açısı gündelik kullanımından farklı bir kaygı tanımı yapar. Bu tanıma göre kaygı, canlı ve hayatta olduğumuzun bir göstergesi, bir işareti, hayatta olmanın beraberinde gelen bir his. Her an yoğun bir şekilde kaygıyı hissetmeyiz, çünkü her zaman arka plandadır. Tıpkı balıkların suyu hissedemeyeceği gibi, biz de kaygının içinden çıkmadan yaşarız. Bununla beraber gündelik hayatta kaygı dediğimiz çoğu şey gerçek anlamıyla kaygı değildir.
Tarih, zamanın etkisiyle eprimiş, kesinliğini yitirmiş, çoğu zaman hakkında yazılı bir vesika bile olmayan vakalara ve önemli şahsiyetlere dair yaptığımız tartışmalardan, yorumlardan başka neydi ki?
"Tarih, tarihçilerin yazdıklarıdır."
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya
Sorunların önüne geçebilmek amacıyla toplum tarafından şartlar oluşturulmuş; ancak bu şartlar, çoğu zaman olduğu gibi yine, ilk hallerinden saparak orijinal amaçlarının tam tersi işlev görür hale getirilmişlerdir.