Örnek Olay 3
New York şehrinde kazak tasarımı yapan bir adam var ve hikayesi cok ilginç. Bu adam sadece kazakları tasarlıyor, hiçbir şeye sahip değil, sadece bir masası var, üzerinde oturduğu bir sandalye, bir bilgisayarı, faks ve de telefonu var. Ama kazak tasarımı yapmayı çok iyi biliyor. Daha sonra bu kişi çok büyük bir 'deparman store' zinciri olan Macys'e gidiyor. Bu tasarımı begediniz mi? Beğendik, peki ne kadara mal olur? Ben kazak başına 15$ yaparım. Yani siz bu kazağa 30-40$ yada 50$ a satabilirsiniz. 15$ mi? O zaman çok iyi diyorlar. Ve Macy 10 bin kazak için spariş veriyor. Görüldüğü gibi bu kişinin kazakları yapmak için fabrikası yok. Ama telefon ediyor, Hong Kong'da onunla çalışan bir imalatçıyı arıyor ve imalatçı tanesi 8$ dan 10 bin kazağı üretmeyi kabul ediyor. Daha sonra bir nakliyat şirketini arıyor ve kazak başına 1$ a nakliyat şirketi ile anlaşıyor. Ve bu kişinin bir deposu da yok. Fakat kazaklar üretimden sonra direk olarak Macy'e gideceği için bu sorun da ortadan kalkıyor. Bu kişi kazak başına 9$ ödüyor ama Macy'den yine kazak başına 15$ alıyor. Bu kişinin net kazancı kazak başına 6$ olup, toplam kazancı ise 60$ bin dolar. Neden kazanıyor? Sadece kazak resmi çizdiği için, aklını kullanabildiği için ve de en önemlisi dış kaynak kullandığı için bu parayı oturduğu yerden kazanmayı başarmıştır.
Sayfa 188 - Kum Saati yayınları
Feride, çöreklerin üstüne bu tatlıdan sürerek Kâmran'a veriyordu: - Bunlar benim elimin marifeti... Bu çöreklerin ismini bilmiyorum, fakat tatlıya gülbeşeker diyorlar. işini bitirdikten sonra yine o alçak mutfak iskemlesini bularak Kâmran'ın karşısına, hemen hemen ayaklarının dibine oturdu. - Şimdi söyle bana bakayım Kâmran, gülbeşekeri beğendin mi? Genç adam, gülerek cevap verdi: - Beğendim. - Sevdin mi? - Sevdim. - Bir daha söyle. - Beğendim ve sevdim. - Öyle değil, Kâmran, "Ben Gülbeşeker'i sevdim," de. Kâmran bu çocukça ısrarı anlamayarak gülüyordu. - Ben, Gülbeşeker'i sevdim. Feride, gözlerinde, yanaklarında ateşler uçarak, utancından kirpikleri titreyerek yüzünü ona yaklaştırıyor, yalvaran bir çocuk gibi boynunu büküyordu. Dudaklarında tutuk nefeslerle: - Bir kere daha Kâmran, "Ben Gülbeşeker'i çok seviyorum," de. Genç adam, istediği verilmezse ağlayacak çocuklar gibi bükülen, titreşen bu dudaklara heyecanlı bir hayretle bakıyordu. Sebebini kendinin de bilmediği gizli bir teessürle titreyerek: - Ben Gülbeşeker'i çok seviyorum, senin istediğin kadar çok seviyorum, dedi.
Reklam
Soğuk Yenilen Espri
Ben Taquin ile Superbe'ı çok beğendim doğrusu, diyerek, "espri" ertesi gün öğle yemeğinde, soğuk olarak, sırf bunun için davet edilen arkadaşlarla birlikte yenir, hafta boyunca da, değişik soslarla sunulmaya devam edilirdi.
Yapı Kredi Yayınları - EpubKitabı okudu
Çok beğendim
Konuşacak bir şeyleri olmadığı için tavla, kağıt oyunu falan oynayarak tahammül edebiliyorlar bu hayata ve birbirlerine. Veya işkolik oluyorlar, sanki kıtlık koşullarından kurtulmaları gerekiyormuş gibi işlere dalıyorlar. Onların yerinde olsam intihar ederdim. " Peki, sizin ayrıcalığınız ne?" Diye soruyor . "Çok basit" diyorum. " Okumak, sadece okumak. Okuyan insan, dünyanın aklına yaslar sırtını. O zenginlerin arkadaşları birkaç finansçı, üç beş holding yöneticisi. Üstelik içtenliklen her zaman şüphe duyulan ilişkiler içindeler. Oysa benim dostlarım dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı ve yaratıcı insanları: Aristoteles, Platon, İbn Rüşd, Faulkner, Homeros, Nietzsche, İbn Haldun... Bunları hangi maddiyatla bir tutabilirsin?
Sayfa 250Kitabı okudu
Beğendim :)
"Aşk ve vakit kaybı arasında ince, çok ince bir çizgi var."
Yine Puşkin :)
"Ee, kitapları okudunuz mu?" dedi. "Okudum," diye yanıtladım. "Peki en çok hangisini sevdiniz?" Ben de "En çok Ivanhoe'yu, bir de Puşkin'i beğendim," dedim.
Reklam
947 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.