Büyüleyici gözlerinden gözlerimi ayırmadan ona doğru sessizce yürüdüm. Kalbim göğsümü delip geçecek gibi çarpıyordu. Nefesimin akıp gitmesi için dudaklarımı belli belirsiz araladım, diliyle usulca alt dudağını yalamasını izledim. “Arkanı dön.” İtaat ettim ve ona arkamı döndüm. Avuçlarını omuzlarımda hissettim. Dokunuşu elbisemin üzerinden bile olsa tüm sinir uçlarıma hayat veriyordu. Eğildi ve dudağını kulağıma dayadı. “Bu elbiseyi çok beğendim.” İki eli de enseme ulaşana kadar sırtımda gezindi. Saçlarımı toplayıp omzuma attı ve elbisemin fermuarını yavaş yavaş açmaya başladı. Beni tahrik edişini, tüylerimin ürpermesini boyun kaslarımı esneterek kontrol altında tutmaya çalıştım ama dudaklarım sırtımda hissettiğimde pes ettim. Dili yukarıya, ense köküme doğru kaydığında, bütün vücudum ürperdi. Onun uzun ve sıcak okşayışlarının etkisiyle sırtım kamburlaşıp büküldü. “Sırtını seviyorum.” Dudakları tenime dokunduğunda titriyor, daha fazla ürpermeme yol açıyordu. Dudaklarım tekrar kulağıma yaklaştırdı. “Tenin çok yumuşak.” Başım omuzlarına düştü ve yüzümü ona döndüm. Yüzünü yaklaştırdı, ellerini vücudumun önüne getirip elbiseme asıldı. Aşağıya çekerken dudakları dudaklarımla buluştu.
en sevdiğim bölüm olur:)
Işini bitirdikten sonra yine o alçak mutfak iskemlesini bularak Kâmran'ın karşısına, hemen hemen ayaklarının dibine oturdu. -Şimdi söyle bana bakayım Kâmran, gülbeşekeri beğendin mi? Genç adam gülerek cevap verdi: -Beğendim. -Sevdin mi? -Sevdim. -Bir daha söyle. -Beğendim ve sevdim. -Öyle değil Kâmran, "Ben Gülbeşeker'i sevdim," de. Kâmran bu çocukça ısrarı anlamayarak gülüyordu. - Ben, Gülbeşeker'i sevdim. Feride, gözlerinde, yanaklarında ateşler uçarak, utancından kirpikleri titreyerek yüzünü ona yaklaştırıyor, yalvaran bir çocuk gibi boynunu büküyordu. Dudaklarında tutuk nefeslerle: -Bir kere daha Kâmran, "Ben Gülbeşeker'i çok seviyorum," de. Genç adam, istediği verilmezse ağlayacak çocuklar gibi bükülen, titreşen bu dudaklara heyecanlı bir hayretle bakıyordu. Sebebini kendinin de bilmediği gizli bir teessürle titreyerek: - Ben Gülbeşeker'i çok seviyorum, senin istediğin kadar çok seviyorum, dedi. Feride, bir çocuk sevinciyle ellerini çırptı, fakat dudakları gülerken gözlerinden yaşlar geliyordu. Ehemmiyetsiz bir şey için ağlayan bir yabancıyı ayıplar gibi: "Ne delilik, bir marifetini beğendirdiğin için bu kadar memnun olmak ne delilik!" diye çırpınıyor, kendi kendisiyle eğlenmeye, parmaklarıyla gözlerini kurutmaya çalışıyordu. Fakat yaşlar bir türlü durmuyordu. Tutuk bir feryada benzeyen bir hıçkırık; sonra yüzü elleri içinde, ağlaya ağlaya içeri kaçtı.
Sayfa 402
Reklam
“Onu beğenmene izin veriyorum. Çok daha aptallarını beğendin.”
Örnek Olay 3
New York şehrinde kazak tasarımı yapan bir adam var ve hikayesi cok ilginç. Bu adam sadece kazakları tasarlıyor, hiçbir şeye sahip değil, sadece bir masası var, üzerinde oturduğu bir sandalye, bir bilgisayarı, faks ve de telefonu var. Ama kazak tasarımı yapmayı çok iyi biliyor. Daha sonra bu kişi çok büyük bir 'deparman store' zinciri olan Macys'e gidiyor. Bu tasarımı begediniz mi? Beğendik, peki ne kadara mal olur? Ben kazak başına 15$ yaparım. Yani siz bu kazağa 30-40$ yada 50$ a satabilirsiniz. 15$ mi? O zaman çok iyi diyorlar. Ve Macy 10 bin kazak için spariş veriyor. Görüldüğü gibi bu kişinin kazakları yapmak için fabrikası yok. Ama telefon ediyor, Hong Kong'da onunla çalışan bir imalatçıyı arıyor ve imalatçı tanesi 8$ dan 10 bin kazağı üretmeyi kabul ediyor. Daha sonra bir nakliyat şirketini arıyor ve kazak başına 1$ a nakliyat şirketi ile anlaşıyor. Ve bu kişinin bir deposu da yok. Fakat kazaklar üretimden sonra direk olarak Macy'e gideceği için bu sorun da ortadan kalkıyor. Bu kişi kazak başına 9$ ödüyor ama Macy'den yine kazak başına 15$ alıyor. Bu kişinin net kazancı kazak başına 6$ olup, toplam kazancı ise 60$ bin dolar. Neden kazanıyor? Sadece kazak resmi çizdiği için, aklını kullanabildiği için ve de en önemlisi dış kaynak kullandığı için bu parayı oturduğu yerden kazanmayı başarmıştır.
Sayfa 188 - Kum Saati yayınları
Feride, çöreklerin üstüne bu tatlıdan sürerek Kâmran'a veriyordu: - Bunlar benim elimin marifeti... Bu çöreklerin ismini bilmiyorum, fakat tatlıya gülbeşeker diyorlar. işini bitirdikten sonra yine o alçak mutfak iskemlesini bularak Kâmran'ın karşısına, hemen hemen ayaklarının dibine oturdu. - Şimdi söyle bana bakayım Kâmran, gülbeşekeri beğendin mi? Genç adam, gülerek cevap verdi: - Beğendim. - Sevdin mi? - Sevdim. - Bir daha söyle. - Beğendim ve sevdim. - Öyle değil, Kâmran, "Ben Gülbeşeker'i sevdim," de. Kâmran bu çocukça ısrarı anlamayarak gülüyordu. - Ben, Gülbeşeker'i sevdim. Feride, gözlerinde, yanaklarında ateşler uçarak, utancından kirpikleri titreyerek yüzünü ona yaklaştırıyor, yalvaran bir çocuk gibi boynunu büküyordu. Dudaklarında tutuk nefeslerle: - Bir kere daha Kâmran, "Ben Gülbeşeker'i çok seviyorum," de. Genç adam, istediği verilmezse ağlayacak çocuklar gibi bükülen, titreşen bu dudaklara heyecanlı bir hayretle bakıyordu. Sebebini kendinin de bilmediği gizli bir teessürle titreyerek: - Ben Gülbeşeker'i çok seviyorum, senin istediğin kadar çok seviyorum, dedi.
Soğuk Yenilen Espri
Ben Taquin ile Superbe'ı çok beğendim doğrusu, diyerek, "espri" ertesi gün öğle yemeğinde, soğuk olarak, sırf bunun için davet edilen arkadaşlarla birlikte yenir, hafta boyunca da, değişik soslarla sunulmaya devam edilirdi.
Yapı Kredi Yayınları - EpubKitabı okudu
Reklam
950 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.