ZAMANE ÇOCUKLARINDAN ZAMANE SORULARI
Şimdiki çocuklar, bizim belki 20'li-30'lu yaşlarımızda ancak aklımıza gelen bazı soruları dümdüz soruveriyor. Kâbe'yi ve tavafı anlatıyorsun mesela, soru geliyor: "Haceru'l-Esved'i niye selâmlıyoruz? Canlı mı?" Veya ölümden sonraki hayatı, cennet ve cehennemi konuşuyorsun, lafını kesip yapıştırıyor: "Madem Allah bazı insanları ateşe atacak, o zaman onları neden yaratıyor?" Ya da şöyle bir soru: "Her inanç sahibi, kendi inancının en doğru olduğuna inanır. Biz, bizimkinin en doğru olduğunu nereden biliyoruz?" Hepimiz farklı şekillerde küçüklerle muhatabız. Anne-baba olarak, eğitimci olarak, amca-dayı-hala-teyze olarak, abi-abla olarak... Çocukların türlü sorularına hazır olmak ve boşa düşmemek için, derinlikli ve çok yönlü okumalar şart. Kendimizin ikna olmadığı hiçbir konuda, kimseyi de ikna edemeyiz. Çocuklardan zor sorular geldiği vakit bocaladığımızda, onların zihinleri daha büyük soru işaretleriyle doluyor. Her soruya her yaşta cevap verilemez elbette. Ama sorular karşısında köşeye sıkışmamak ve acziyet sergilememek için epey bilgi, hazır cevaplık, kendine güven, soğukkanlılık ve gerektiğinde konuyu hızlıca değiştirmeye yarayacak yedek sohbet konuları gerekiyor. Ki çocuk, zihnine doğanların cevabını tehlikeli sularda aramasın. |
Taha Kılınç
Taha Kılınç
432 syf.
6/10 puan verdi
Herkese merhaba. Bugün sizlere aslında konusu çok orijinal olan ama yazım stili ve sıfır gizemden dolayı konuyu katleden bir seri yorumlayacağım. Incarceron ve Sapphique. Incarceron bir hapishane. Ama bildiğimiz hapishanelerden değil; kimse yerini bilmiyor, kimse girip çıkamıyor (mi acaba?) ve konuşuyor. Evet, evet doğru okudunuz; konuşuyor. Sen havaya konuşuyorsun; hop havadan cevap geliyor. Ayrıca sınırları yok; şehir boyu devam ediyor, denizlerde de devam ediyor; yani bildiğiniz her her heeer yer hapishane aslında. Buradaki olaylar, Finn isminde bir gün aniden hapishanede uyanan ve hafıza kaybı yaşayan bir gencin kendini bulma savaşını konu ediniyor. Bu hapishane dışında bir de Dışarısı var; kraliyet tarafından yönetiliyor. Kraliçe ve hapishane müdürünün araları çok sıkı ve yaptıkları anlaşma sonucu prens ile müdürün kızı evlenmesi planlanıyor. Aslında Claudia yıllar önce ölen esas veliaht prens ile evlenecekmiş ve işte şartlar… Bu kadar yorumdan bence sizler de kimin kim olduğunu anlamışsınızdır.  Kitabın en başında durumu çözmek biraz hevesimi kırsa da; yalan yok Incarceron’un yeri beni bile şaşırttı. Ayrıca yazım stiline de dair bir eleştirim olacak. Olaylar başta hapishane, dışarısı şeklinde düzgün şekilde ilerlese de sonradan ortam karman çorman oldu. Hop içerdesin, hop dışardasın, hop bir daha içeridesin, hop daha da dışardasın derken ben kitabın dışında kaldım.  O yüzden isterseniz ben size özetleyim kitabı; sizler kendinizi yormayın.
Sapphique - Incarceron 2
Sapphique - Incarceron 2Catherine Fisher · Pegasus Yayınları · 2012230 okunma
Reklam
906 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 31 days
Deliler Bayramına Hoşgeldiniz!
Bir süredir yel değirmenlerini izliyordum. Üstelik uzun zaman önce Necip Tosun’un ‘Dünya Romanı Kitaplığı’nı alıntı olarak paylaşmıştım. #47001886 Ve listede bu kitap birinci sıradaydı. Daha fazla kitaplığımda bekletmeyi doğru bulmadım. Benimle birlikte okuyan arkadaşlarımın sayısı arttıkça mini bir etkinlik haline
Don Quijote (2 Cilt Takım)
Don Quijote (2 Cilt Takım)Miguel de Cervantes · Yapı Kredi Yayınları · 202222.9k okunma
Akhilleus ağır adımlarla ona doğru yürüdü. "Çok konuşuyorsun," dedi. "Pekala, sen de yeterince konuşmuyorsun," dedi Akhilleus'a.
Sayfa 96 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Düşünceler /Öykü
"Her birimizin yalnızca şimdiki zamanda, bu kısacık anda yaşadığını unutma; geri kalan günlerimiz ya çoktan geçip gitmiştir ya da bilinmeyen gelecektedir." Bak bak bak, ne de iddialı konuşuyor, ne de hakikati perçeminden yakalamışcasına emin kendinden. Ah şu filozoflar yok mu! Bir yanlarıyla insan aklının ne muazzam bir şey olduğunu
Mevlânâ Mesnevîsinde Hz.Musa ve Çoban hikayesini anlatırken Hz. Musa’nın kendi hâlinde ve kendince Allah’la konuşan bir çobana rastlamasıyla başlayan hikâyesini şöyle kurgular: Hz. Musa (a.s.) dağları dolanırken bir çobana rastladı. Çoban, dizüstü çökmüş, ellerini semaya açmış dua ediyordu. Bu durum Hz. Musa’nın çok hoşuna gitti. Ama çobanın
Reklam
33 Kurşun / Ahmed Arif röportajı
— Başınıza başka gelenler..? AHMED ARİF — Şimdi adını çıkaramıyorum, o arkadaştan özür dilerim. Felsefe hocasıydı. Bir gün yanında iki arkadaşıyla çalıştığım gazeteye geldi. Kendini tanıttı, çay içip konuşuyoruz. O zamanlar TÖS var, Türkiye Öğretmenler Sendikası. Laf aramızda, “Yahu bırakın artık böyle işleri. Doğru dürüst öğretmen olun. İş tutun, evlenin, çoluk çocuk sahibi olun” dedim. Bana, “Anam gibi konuşuyorsun” diye cevap verdi. Dedim ki: “Ben bunu bir tariz, bir hakaret saymıyorum. Anan böyle konuşuyorsa kurban olayım ona. Onun da ellerinden öperim. Benim de anamdır o kadın. Hapishanecilik bir meslek değil ki yani…” “Bak Ahmed Abi” dedi, “Anamın bir hikâyesi var, sana onu anlatayım. Hapisten çıktık, bizim evde oturuyoruz. Çay, kahve içiyoruz. İşte meyhaneye gidiyoruz geliyoruz 7-8 arkadaş. Hep birlikte hapis yatmışız. Anam, oğlum bırakın bu dedikoduları diyor. Ev-bark sahibi olun, bir işe girin. Arkadaşlardan biri bir gün, `Bak teyze’ dedi. `Sana bir şiir okuyayım.’ Ve senin “Hasretinden Prangalar Eskittim” kitabını çıkardı, başladı `Otuzüç Kurşun’u okumaya. Anam ne dedi biliyor musun: `Girin ulan, hepiniz hapse girin. Ben hepinize bakarım.’ Anam ondan sonra bu olayın hikâyesini anlattı. Hem de çok daha ayrıntılı bir biçimde.” Kaynak: insanokur.org/ahmed-arif-in-o...
269 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.