Sultan, gönül zenginliği ile gidip Ebul Vefa hazretlerinin kapısını çalıyor. Kapı açılmıyor. Biraz tereddüt. Sonra bir mollacık görünüyor kapıda. - “Kimsiniz?” - “Ben Sultan Fatih! Hocamızın elini öpmeyi, duâsını almayı murad ederim, münasip olursa.” “Yok, müsait değiliz” denir mi ona. Ama deniyor. Lakin: “El emrü fevkal edep!” Edep, emirden üstündür! Fazla ileri gitmiyor, denileni yapıyor sadece. Fatih’in gözleri doluyor, iki damla yaş yanağından süzülüp sızıyor sakalına: - “Gördün mü lala? Bizans’ın aşılmaz denilen surlarını aştık da bir dervişin tahta kapısında kalakaldık.” Dergâhta genç molla cesaretini toplayıp soruyor: - “Efendim, bunca yıldır yanınızdayım, gelene; ‘git’ dediğinizi duymadım daha. Kaldı ki sıradan bir insan değil bu, gelen padişah? Ne oldu ki kabul etmediniz, bir hata mı yaptı acaba?” İçten içe yüreği yanarak buyuruyor ki hazret: - “Hikmetler var evlad! Çok ve büyük vazifeler var! O gazâ askeridir, biz duâ leşkeriyiz. O orada lazım, biz burada. Eğer tasavvuf lezzetini alırsa istidadı vardır, girer ve çıkmaz. Tacı, tahtı bırakır, dervişliğe kalkar. Biz de vazifeye ihanet etmiş oluruz sonra. Hem ben ona ‘görüşemeyiz' filan demedim, sadece ayrılık olmayan yere randevu verdim. Onunla elbette görüşeceğiz. Orada!”
Birinci Söz BİSMİLLÂH her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil, ey nefsim, şu mübarek kelime, İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır. Bismillâh ne büyük, tükenmez bir kuvvet, ne çok, bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle. Şöyle ki: Bedevî Arap
Reklam
Dua yapılır, kader de aynı yöndedir. Dua da bir sebep olur. İlahî tecellinin nuru hemen olacak işi bitirir. Yoksa bazı kimselerin anladığı gibi dua edildi diye hiçbir oluş olmaz. Yek başına dua ile ne bir bela def olur ne de bir yarar iş. Bazı Hadis-i Şeriflerde şöyle bir açıklama vardır: - “Bela, ancak dua ile gider.” Ama bunu biraz açıklamak lazım gelir. Tefsirsiz bunu yanlış anlayanlar olur. Bu Hadis-i Şeriften murad, belanın giderilmesi bazen duaya bağlıdır demektir. Yani: Dua yapılır, bela gider. Çünkü kader o yoldadır; dua edilmedikçe bela def olmaz. Yukarıda belirtilen Hadis-i Şerifin manasına gelen bir diğeri vardır: - “Kul, ameliyle cennete giremez.” Amelsiz cennete girer, manasına gelmez. Cenneti Allah verir; kulun ameline göre orada makam. Bunu daha çok tefsir eden bir Hadis-i Şerif vardır; Hz. Aişe (ra) rivayet eder. Diyor ki: - “Peygambere (sav) sordum: ‘Ameliyle cennete giren olur mu?’ ” Cevaben: - “Hayır, yalnız Allah’ın rahmetiyle girilir." - “Sende mi ya Resulallah (sav)?” - "Evet ben de… Yalnız Allah, beni rahmetine daldırmıştır." Son cümleyi söylediği zaman elini başının üstüne kaldırmıştı… Bunlardan çıkan mana şudur: Allah hiçbir işi yapmak mecburiyetinde değildir. Ne bir dua ile kimseye bir şey vermek için ne de kimseye karşı bir taahhüt altındadır. Allah istediğini yapar.
195 syf.
10/10 puan verdi
Mahmut Makal ve Toplumcu Gerçekçi Edebiyat Manifestosu.
Hayatında bir tane köy romanını eline almayan, birkaç tane Türk Klasiğini dahi okumayan insanların köy çocukları üzerinden çıkar sağlamasına göz yuman kitleler kandırıldık, aldatıldık demeye mahkûmdur. Toplumcu Gerçekçi Edebiyat sizlere yapılan yardımları reklam "gösteriş" olarak yansıtan çıkar sahibi insanları ayırt edebilmeniz
Bizim Köy
Bizim KöyMahmut Makal · Literatür Yayıncılık Dağıtım · 20181,211 okunma
Yemin ediyorum dünya çok boş bir yer. Dua etmek ve kitap okumak lazım. 
1.000 öğeden 911 ile 920 arasındakiler gösteriliyor.