Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Biz, hayatta kalan diğer kafasızların torunlarıyız
Bence tüm sıkıntı, esasen bir hayvan olduğumuzu bir türlü kabullenemememizden kaynaklanıyor. Bak basitçe anlatayım. Bizi diğer tüm mahlûkattan farklı kılan sevgili beynimiz, içerisinde işte o tüm mahlûkatın bilgisini de taşır. Sürüngen beyin, limbik sistem ve korteksten oluşan bu muazzam yapı, doğru yerlerine basıldığında muhteşem sesler çıkarır. Cinsellik sürüngen beyinle ilgiliyken, duygular limbik sistemde dolanır. Fakat elimizde, bizi akıl ve izana davet eden korteks gibi bilge bir kozumuz vardır. Aşk dediğimiz şey, kabul etmek gerekir ki, insan icadıdır. Biz icat ettik aşkı. Yerleşik düzene geçtikten sonra gelişen toplumsal kültürün biyolojiye etkisi sonucu aşık olmak üzere evrimleştik. Öncesinde genlerin devamı için aşka gerek yokken, zamanla bu bir zorunluluk haline geldi. İnsan bebeğinin diğer hayvanlara nazaran çok daha uzun süre bakıma ihtiyacı olması nedeniyle de, bir anne-baba işbirliği oluşturmak adına, tek eşlilik ve sadakat gibi kavramlara yöneldik. İşte bu yüzden, genlerimizin devamı için çıldıran sürüngen beynimizdeki hayvani düşünceleri, limbik sistemimizdeki duygularla olduk olmadık anlamlara bürüyüp aşık oluyor, o kişi tarafından istenmediğimizdeyse soyumuz kuruyacakmış gibi krizlere giriyoruz. Hayır, kurursa kurusun, bu çağda böyle ilkel yaklaşımlar da nedir? Çelişki tam burada işte. Aklını korteksine toplayıp sistemi reddedenlerin genleri devam etmiyor. Akıllılar ölüp gidiyor yani, hadi geçmiş olsun. Biz, hayatta kalan diğer kafasızların torunlarıyız özetle. O yüzden dedelerimiz ve ninelerimizle aynı tuzaklara düşüyor, hâlâ armut gibi aşık oluyoruz Osman.
Seven kadın unutmaz;
Sen beni kaybetmek için oynadın ve ben de kazanmana izin verdim çünkü çok eşlilik bana göre değil... O kadar çok acıya sebep oldun ki, hiçbir erkeğe güvenmiyorum... Çok iyi yalnızım...
Reklam
Aşk dediğimiz şey, kabul etmek gerekir ki, insan icadıdır. Biz icat ettik aşkı. Yerleşik düzene geçtikten sonra gelişen toplumsal kültürün biyolojiye etkisi sonucu aşık olmak üzere evrimleştik. Öncesinde genlerin devamı için aşka gerek yokken, zamanla bu bir zorunluluk haline geldi. İnsan bebeğinin diğer hayvanlara nazaran çok daha uzun süre bakıma ihtiyacı olması nedeniyle de, bir anne-baba işbirliği oluşturmak adına, tek eşlilik ve sadakat gibi kavramlara yöneldik.
Sayfa 112 - İletişim Yayınları, 7. Basım
- Karı koca tek eşlilik konusunda sadece insanları kandırıyorlar , oysa çok karılı ve çok kocalı yaşıyorlar . Bu iğrenç bir şey , ama sürüp gidiyor işte ...
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
Reklam
Çok eşlilik normal değildir...
Günümüzde çokkocalığın temel olarak yaygın olduğu iki bölge bulunur: Tibet Platosu ve Güney Pasifik Adaları (özellikle de Markiz Adaları). Bu iki bölge kadar olmamakla birlikte, dünya çapında; Güney ve Kuzey Amerika, Afrika'da dahil olmak üzere 53 farklı toplulukta poliandri gözlemlenir. Kaynak : evrimagaci.org/cokkocalilik-po... Çok kocalı hanımlar, çok karılı beyler. Peki geleceği temsil eden çocukların psikolojik ve sosyal durumunu hangisi daha iyi geliştirir. Kadın ve erkek birbirini tamamlamak için dizayn edilmiştir. Ve çocuklar söz konusu olduğunda, sağlıklı ilişki yürüyebilen çiftlerin çocuklarının psikososyal gelisimlerinin çok daha sağlıklı olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Psikoloji her şeydir... En dayanılmaz zannedilen sorunları bile aşan, çevresindeki insanların hayatlarına fark katan insanların psikolojik dengeye sahip olması tesadüf degildir.
Çok eşlilik;
İslâm bir erkeğin dört karısının olmasına nasıl izin veriyordu? ... Farkına vardığım şeylerden biri de İslâm'da çok eşliliğin teşvik edilmediği, sadece zorunlu hallerde buna tolerans gösterildiğiydi.
Evlilikler, evliliği gizem­li bir şey olarak, Tanrı önünde görevler yüklenmiş bir giz olarak gören insanlar arasında vardı, şimdi de var. Böyleleri için var, ama bizim için yok. Bizde insanlar evlilikte cinsel ilişki dışında bir şey görmeksizin evleniyorlar ve bundan da ya yalan, ya da zorlama çıkıyor ortaya. Yalana daha kolay katlanılıyor. Karı koca tek eşlilik konusunda sadece insanları kandırıyorlar, oysa çok karılı ve çok kocalı yaşıyorlar. Bu iğrenç bir şey, ama sürüp gidiyor işte; fakat sık sık olduğu gibi, karı koca ömür boyu birlikte yaşamayı görünüşte bir taahhüt olarak üstlendikleri ve evliliklerinin ikinci ayından itibaren birbirlerinden nefret ettikleri, ayrılmak isteseler de birlikte yaşadıkları zaman, bu yüzden ayyaşlığa düştükleri, kendilerini ve birbirlerini vurdukları, öldürdükleri, zehirledikleri korkunç bir cehennem ortaya çıkıyor.
Kur'an ve Kadın
Bu Batılı "fanatizm”in tipik bir örneği, İslâm'da kadının durumuyla ilgili polemiklerdir. Bir kere daha, şöyle ikili bir ayırım yapmamız yararlı olacak: Kur'ân'ın hükümleri ile Müslüman ülkelerdeki uygulamayı birbirinden ayırmak, bu birincisi; ikincisi de, Hıristiyan halkların gerçekteki uygulaması ile Müslüman halkların
Reklam
34 syf.
8/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Öncelikle belirteyim ki "The Feminist Manifesto"
He-Yin Zhen
He-Yin Zhen
'in 1907'de yayınladığı bir argumentative essay (tartışmacı kompozisyon). Kısa ve öz bir dille yazılmış, olukça başarılı bir essay hem de.
He-Yin Zhen
He-Yin Zhen
evlilikten başlayarak kadın ve erkeğin ev içindeki rolleri, kız ve erkek çocukların yetiştirilmesindeki ayrımlar, soyismi ve çok eşlilik gibi konuları ele alıyor. Anlatılanlar yeni şeyler değil. Ama bir asır önce yazılan bu metin dönemi için bir devrim niteliğinde olsa gerek. Ayrıca Çin'in ilk feminist hareketlerini anlamak açısından faydalı bir kaynak. Yazarın ileri görüşlülüğüne hayran kaldım açıkçası. Zhen ta o zaman soyadı eşitliğinden bahsederken biz daha henüz kızlık soyadlarımızı tutabilmeye başladık. '...after a woman marries, she should not take her husband’s surname. Even if she retains her maiden name, it is still unfair because it is her father’s surname but not her mother’s.'(s10) Bununla birlikte Zhen'in ele aldığı konuların bugün hala devam eden meseleler olduğunu görmek çok üzücü. Kadınların erkekler yanında "aşağı" konumları, kız çocuklarına karşı ayrımcı tutumlar, hala toplumun birçok kesiminde varlığını sürdürüyor. Tam da bu nedenle feminizmin bir cinsiyet devrimi olmaktan ziyade toplumsal bir hareket olduğu fikri, çok önemli bulduğum bir nokta. '...what I am proposing is not merely a women’s revolution but a complete social revolution. The women’s revolution is but one aspect of the social revolution.'(s14) Keyifli okumalar...
The Feminist Manifesto
The Feminist ManifestoHe-Yin Zhen · Pattern Books · 202142 okunma
"Evlilikler, evliliği gizemli bir şey olarak,Tanrı önünde görevler yüklenmiş bir giz olarak gören insanlar arasında vardı, şimdi de var.Böyleleri için var, ama bizim için yok.Bizde insanlar evlilikte cinsel ilişki dışında bir şey görmeksizin evleniyorlar ve bundan da ya yalan, ya da zorlama çıkıyor ortaya.Yalana daha kolay katlanılıyor. Karı koca tek eşlilik konusunda sadece insanları kandırıyorlar, oysa çok karılı ve çok kocalı yaşıyorlar.Bu iğrenç bir şey, ama sürüp gidiyor işte; fakat sık sık olduğu gibi,karı koca ömür boyu birlikte yaşamayı görünüşte bir taahhüt olarak üstlendikleri ve evliliklerinin ikinci ayından itibaren birbirlerinden nefret ettikleri, ayrılmak isteseler de birlikte yaşadıkları zaman, bu yüzden ayyaşlığa düştükleri,kendilerini ve birbirlerini vurdukları, öldürdükleri, zehirledikleri korkunç bir cehennem ortaya çıkıyor"
Sayfa :13-14Kitabı okuyor
Boşanma hakkını Kur'ân (Bakara, 2/229) ve Hadis (Buhari, 68, 3 ve 68,1133) kadına da tanırken, bu hak da Batı'da ancak on üç asır sonra kabul edilmiştir. Çok eşlilik Kur'ânda vardır. Fakat çok kadınla evlenmeyi kurumlaştıran Kur'ân değildir ki! Daha önce de vardı. Öyleyken Kur'ân'ın bu konuda koyduğu zorunlu şartlar, çok eşliliğe ters düşer. Çünkü Kur'ân kadınlar arasında hem ekonomik, hem sevgi ve hem de cinsel yönden tam bir eşitliğin sağlanmasını ister. Kur'ân'ın bu yöndeki hükümleri harfiyen tatbik edilmek istendiğinde ise çok kadınla evlilik imkânsız hâle gelir.
"Savaş bittiği anda, doğumlarda da artış başladı. İnsanlık var olma savaşı veriyordu. Erkek nüfusu azalmıştı, kadın hakları savunuculuğunu bırakıp çok eşlilik kurumunu öneren hatun kişiler de bu arada ortaya çıktı."
Sayfa 191Kitabı okudu
144 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 saatte okudu
SÜRGÜN GEZEGENİ-URSULA LE GUIN,142 sayfa Yazarı ilk kez okuyorum.1950’li yıllarda fantastik öyküler ve romanlar yazmaya başlamış.1962’de ilk bilimsel kurgu,1966 yılında da ilk romanı yayınlanmış.Hugo,Nebula,Locus ve Dünya Fantazi ödüllerinin hepsini en az iki kere olmak üzere defalarca kazanmış.2014 yılında,edebiyata verdiği katkılardan dolayı
Sürgün Gezegeni
Sürgün GezegeniUrsula K. Le Guin · İthaki Yayınları · 20163,859 okunma
1.005 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.