Anayurt, çok yakın dost olan iki komşu ailenin, Bask Bölgesi’nde tamamen bağımsız bir devlet kurulması taraftarı olan ETA terör örgütü nedeniyle yollarının ayrılmasını anlatan çok güzel bir roman. Çok eski dost olan iki aileden biri teröre kurban verirken, diğerinin oğlu örgütün aktif bir üyesi olunca bu eski dostların yolları ayrılır. Roman,
1k uygulamasının bana ve hayatıma kattığı çok güzel, şimdiye kadar okumadigim fantastik tarzda bir kitap okumuş olmaktan çok mutluyum. Bu uygulamayı bu yüzden o kadar çok seviyorum ki:))
Kitap mükemmel bir kurgu, 4 farklı ortamda geçiyor fakat bunlardan birisi var ki yüzyıllarca zaman farklılığı var diğer 3 ortamdan. Kitabı ilk 100 sayfada zor
Merhabalar. Birazdan Yüzüklerin Efendisi serisinin okumuş olduğum 2. kitabını -İki Kule'yi- inceleyeceğim. Ama ondan önce söylemek istediğim birkaç şey var. Hepimiz biliyoruz ki 2001 yılının Aralık ayından bu tarihe kadar dünyanın en çok izlenen ve hasılat yapılan, 17 farklı dalda oscar ödülü olan film serisinin uyarlandığı kitaplar bunlar. Bazı
Az buçuk spoiler bulunur..
Sevgili Alice, Aliye ve Ali...
Bu yazdıklarımı okur musunuz bilemiyorum ama yazılan her şeyin okunsun diye yazılmadığını biliyorum. İşte bu yüzden yüreklere dokunan bir kalemin kahramanları olan sizlere, bu satırları karalıyorum.
Alice,
Yıldızlar ne kadar güzel değil mi? Bize kalan aşkları, anıları ve yalnızlıkları
Ölümle rekabet edilir mi? Yenileceğini bile bile. Ki ne krallar ne sultanlar kaybetmişken bu mücadeleyi.
Ölüm'ün yüzü soğuktur. Duyguları mühürlüdür. Tıpkı insanlar arasında olduğu gibi Ölüm için de duygu objektifliğe zarar verir.
Ölüm her zamanki görevini yerine getirmeye devam ederken bir gün Cezzar Dedeye sıra gelir. Ölüm ile Cezzar Dede anlaşma yapar. Seçtikleri her konudan birer hikâye anlatacaklardır. Fakat kazanan olmayacaktır, sadece anlatmanın zevki içindir bu hikâyeler.
Korku, din, aşk ve cennet.
Birbirinden güzel sekiz hikâye.
Okurken sanki nineden, dededen eski hikâyeler, destanlar dinliyormuş gibi hissettiriyor.
Masalsı, zamansız, kültürümüzü gözler önüne seren...
Fakat ilginçtir İhsan Oktay Anar öyle bir üslupla yazıyor ki, günümüzden bir şeyler yazsa dahi ben kendimi geçmişte, Osmanlı'da buluyorum.
Türk toplumunun kültürü, batıl inançları, çöpçatan teyzeleri, esnaflığı, inancı...
Yine hepsi usta bir elden çıktığını hissettiriyor.
Yazar bu kez kendini Ölümle kovalamaca oynarken buluyor, Uzun İhsan Ölümden her yerde kaçmayı başarıyor.
Sonuçta diyeceğim o ki söz konusu İhsan Oktay Anar olduğundan söze pek hacet kalmıyor. Ne yazsa okurum, çünkü en basit olayı bile çok güzel, özgün bir biçimde anlatıyor, hakkını veriyor.
İyi okumalar dilerim.
"Sesini yükseltme! Unutma ki seslerin en çirkini eşeğin sesidir."
Lokman Suresi; 19. ayet
OKUMAK ÖĞRENMEKTİR, İNSAN KEŞFETMEK GÜZELDİR !
İlk defa Aziz Nesin okudum. Zaten aklımdaydı ama https://1000kitap.com/Nordavind sebep oldu diyebilirim, malum kendisinin has adamlarından, babam diyor.
Tuco inceleme de istedi,istemese de muhtemelen
Size kitabı şöyle bir özetleyeyim:
Hayatında her isteğini elde etmiş, istediği her şeye sahip olan Metin şükürsüz, kendini beğenmişin tekidir.
Günün birinde bir dilenci ile karşılaşır. Dilenciye küçümseyen bakışlarla, hakaret edercesine bakar.
Dilencinin dilencilik yapmasının sebebi bir işte çalışırken kaza geçirip sağlık sorunlarından dolayı
Bu yazarı daha önceden duyduğumu hiç hatırlamıyorum. Ancak oldukça okunan bir yazarmış. Kitap aslında bir roman değilmiş. Ben böyle kalın veya orta kalınlıkta bir roman okuyacağımı sanarken aslında Satranç uzunca bir öyküymüş. Elimdeki kitap 71 sayfa. Rafta görünce oldukça şaşırdım.
Kitabı bir anlatacının gözünden okuyoruz. Bu anlatıcı ve
Çoğu ailenin karışmadığı evliliklerde var ama ona rağmen yürümüyor artık.Evliliğin tanımını şöyle yapabilirim nacizane fikrim evlilik ateş gibidir her iki tarafta odun atıp ateşi harlamazsa (kaliteli zaman geçirme,özenme,ilgi,saygı vs.) o ateş söner.
"Hikaye bu ya timsahla fil birbirlerine aşık olup dillere destan bir şekilde evlenmişler. İki sevgili evlendikten sonra, birbirlerine kendileri için "en değerli" olanı verme yarışına girerler. Timsah gölden en güzel balıkları çıkarıp sevgilisi file ikram eder. Fil de pek sevdiği yeşil yapraklarının en tazelerinden çırpıp sevgilisinin önüne atar. Fakat sonuç hüsrandır. Otçul olan fil için balıklar, etçil timsah için de tazecik yapraklar hiç de değerli değildir. Çift, sonunda anlar ki, herkesin kendisi için "en değerli" olanı vermesi iyi niyetli ancak teknik olarak yanlış bir davranıştır; hem iyi niyetli hem de teknik olarak doğru davranış eşi için "en değerli" olanı vermektir. Sonuç olarak, fil timsaha hortumuyla tuttuğu ve zaten yemeyeceği balıkları, timsah da gölün dibinden kopardığı ve zaten sevmediği tazecik yosunları vermeye başlar. Mutlu olurlar; çünkü birbirlerini anlamaya vakit ayırmışlardır. İkisi de "Ben elimden geleni yapıyorum ya!" savunmasına girmemiştir."
Ateşin sönmemesine en güzel örnek bu hikayedir.Çoğuna sor nedenlerini kendilerinin dahi hatırlayamadığı boşananlar var.Eften püften yere inat,ego vs.hayatı biz kendi kendimize zorlaştırıyoruz.Mutlulukla kavga halindeyiz bu dünyaya mutlu olmaya gelmediğimizi idrak etmeye başlayınca mutlu olmaya başlarız
:) Neyse bu konu çok su götürür bunca zaman en uzun yorumum bu oldu.