BİR AŞK HİKAYESİ New York Grand Central tren istasyonunun danışma bürosunun üzerindeki saat, 6'ya altı dakika kaldığını gösteriyordu. Uzun boylu ve yanık yüzlü teğmen, tam saati anlamak için gözlerini kırptı. Kalbi, kendisini şaşırtacak denli hızlı çarpıyordu. Altı dakika sonra, on üç aydır yaşamında son derece önemli bir yer kaplayan, hiç
Sayfa 117Kitabı okudu
(...)Hayal Banu’nun iki eliyle tutup “Buyrunuz efendim!” diye başını yere eğerek sunduğu tepsi küçüktü ve şair, güllerle müzeyyen tepsiyi almak için iki elini birden uzattığında birden böylesi bir sofrayı sıradan bir insanın hazırlamayacağını düşündü ve gayriihtiyari karşısında duran kadının yüzüne baktı. Bakmak değil de daha periye uğramak gibi
Reklam
"1976 yılının 22 Aralık gecesi, o sıralar 28 yaşında olan Anne gece nöbetindeyken yoğun bakıma bir hasta getirilmiş. Beyin tümörü ameliyatından çıkmış olan bir hasta. Bir Türk. Kim, biliyor musun? Belki de biliyorsun.
BİRLİKTE YÜRÜMEK...
Daha önce söylemiştik: Dostluk, yürürken belirginleşen bir şeydir. Kaç zamandır, işte bu “yürümek” meselesini düşünüyorum. Yürek kelimesinin yürümekten geldiği söyleniyor. Bir insanın yürekli olup olmadığı yürüyüş esnasında ortaya çıkar. Dolayısıyla, doğrudur. Basit olacak, olsun. yürümenin birinci şartı, ayağa kalkmaktır.
Sayfa 84 - Profil Yayınları
Bazı kötü yetişmiş dediğimiz gençlerin çoğunun nedeni anne ve babasıdır. Ebeveyn geçmişte yapamadıklarını, isyanlarını, kıskançlıklarını, öfkelerini, çıkmazlarını, eksikliklerini çocuklarına yansıtarak onları büyütürler. Çocukluğunda çok acı çekmiş, ezilmiş bir ebeveyn çocuğuna, “ Hakkını sakın yedirme, sakın hakkını almadan gelme, sana vurana sen de vur,” der. Bu cümle çocukta saldırganlığa ve öfkeye neden olurken, başka 47bir çocukla çocuğunu kıyaslayarak, “ Bak Ayşe’ye ne güzel yazmış, senin yazın kargacık burgacık,” der. Bu cümle ise çocukta kıskançlık duygusunun doğmasına neden olur. Çocuğa bu şekilde yaklaşmak, yanlış bir davranıştır. Çocuğun kötü huylar edinmesine neden olur. Anne ve babanın çocuğuna söylediği her kötü ve nefret dolu cümle kendisine söylediği cümledir. Temelinde isyan ve kıskançlık vardır. Çocuk ile konuşurken kullanılan kelime ve cümlelere dikkat etmeliyiz.
Düşüncenin düşgücünü boğması...
"Bir zamanlar bir kırkayak yaşarmış. Kırk bacağıyla çok güzel dans ediyormuş bu kırkayak. Ne zaman dans etse, ormanın bütün hayvanları toplanır seyre dalarmış. Hepsi de hayranmış kırkayağın sanatına. Sadece karakurbağa çekemiyormuş kırkayağın dansını..." "Kıskanıyormuş demek ki!" "Ne yapsam da kırkayağın dans etmesini önlesem, diye düşünmüş. Açıkça danstan hoşlanmadığını söylese olmaz. Kendisinin daha iyi dans ettiğini söylese o da olmaz, çünkü kimse buna inanmaz.. Sonunda şeytanca bir plan gelmiş aklına." "Neymiş bu plan?" "Oturmuş bir mektup yazmış kırkayağa. 'Ey eşi benzeri olmayan kırkayak' demiş. 'Senin o yüce dans sanatının zavallı bir hayranıyım. Nasıl dans ettiğini öylesine bilmek istiyorum ki! İlk önce sol taraftaki 28. bacağını mı kaldırıyorsun, sağ taraftaki 9. bacağını mı? Yoksa sağdaki 16. bacakla mı başlıyorsun dansa, soldaki 37. bacağınla mı? Heyecan içinde cevabını bekliyorum. Sevgiler, karakurbağa.'" "Vay canına!" "Kırkayak bu mektubu alınca, ömründe ilk defa dans ederken aslında ne yaptığını düşünmeye başlamış. İlk hangi bacağını kaldırıyor? Sonra hangisini? Sonra ne olmuş dersin Sofie?" "Herhalde bir daha dans etmemiş kırkayak." "Evet, öyle olmuş. Düşünce düşgücünü sıkıştırıp boğarsa, olacağı budur işte."
Sayfa 497 - Pan YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Dün gece, Salinger’in Gönülçelen adlı romanını okuyup bitirdim. Uyuduğumda bugünün ilk saatleriydi. Çok çok güzel bir roman. 16-17 yaşlarında bir çocuğun gözüyle, diliyle anlatılıyor. Nasıl her şeye boş veren, nasıl hayaller içinde, ama nasıl yalnızlık çeken tatlı bir çocuk. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, savaşın bitimiyle birlikte, içine onca kapanmış olan Amerika, biren Avrupa’yla içli dışlı olmak zorunda kalınca, Avrupa’nın değişik düşünce akımları Amerika’yı allk bullak ediyor, McCarty denilen o aşağılık adamın körüklediği korkunç bir baskı dönemi başlıyor Amerika’da. Bir kısmı baskı dönemini elverdiği ölçüde bir şeyler yazmaya çalışıyorlarsa da, yazarların çoğu susuyor. Korkunç bir ‘Cadı Kazanı’ kaynatılıyor. Korkunç bir aydın avı. Salinger, işte bu dönemde yazmış Gönülçelen’i. O dönemin Amerikan gençliğini çok ustaca anlatmış.
Sayfa 383
Oğuz Atay'dan 40 Alıntı | Söylenti Dergi
kaynak: soylentidergi.com/oguz-atay-tehli... 1- “Bu sözleri unutamam artık; bütün geleceğimi kararttın. Oysa, kitaplardan söz ederken sesin ne kadar farklıydı.” (s.15) 2- “İçimde bir boşluk var; perşembe sabahları, okula gitmek istemediğim sırada duyduğum korkuya benzeyen bir boşluk.” (s.20) 3- “İşte
İyi bir kitap
Mehmet Akif Ersoy İstiklal marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy… “Kahraman Ordumuza” başlığı ile kurtuluş savaşından çıkmış bir millete bu adla şiirini hediye etmişti. Şiirini safahat adlı kitabına koymamıştı. Bunun nedeni kendine sorulduğunda: “Bu benim değil, milletimin malıdır.” Diyordu. Bu marşı yazan şair, sadece yazmamakla kalmayıp bunu bir
599 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.