Nietzsche, kendi denizaltısını delilikten yaptı.
Kırk yaşındayken, yüzünü bile görmediği yirmi yaşındaki bir genç kıza âşık olduğuna karar verdi. Sonra gördü o kızı. Delilik aşk kılığında geldi ona.
Ne yazık ki, âşık olmak için seçtiği kız, o her görenin vurulduğu Andree Lou Salome, kendi bencilliğinden oluşmuş bir denizaltıyla dolaşıyordu insanların arasında. Çok zeki ve çok güzeldi. Kendi kitaplarını yazmaya hazırlanıyordu.
Nietzsche dâhiydi, Salome zeki.
Zekâ, dehayı sevmedi.
Dâhi, zeki olana tutuldu.
Aradaki yaş farkına rağmen, daha çocuk olan, daha güçsüz olan, daha şaşkın olan ve delirmeye daha yakın duran dâhiydi.
Daha yirmi beş yaşındayken yazdığı kitapla felsefe dünyasını sarsan, Avrupa'nın en büyük beyinlerinden biri, bir gün bir ata "sevgilim" diye sarılıp ağlayarak derazakısına bindi ve delilik denizinin derinlerine doğru gitti.
Bir daha geri dönmedi.
Kadınlara duyduğu öfkeyle yazdığı bir satır, kadınlara kızan her erkeğin tekrarladığı bir slogana dönüştü:
"Bir kadınla buluşmaya gidiyorsan, yanına kırbacını almayı unutma."
Nietzsche, sevilmediği için öldü.