"Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."(s. 248)
Vasiyet etti Nâzım usta. Tek isteği vatan topraklarında ölmekti. Ama gel gör ki, vatan toprağında bile yatmasını çok gördüler. Çok sevdiği
"LEYLİM" bir insan sevdiğine en güzel nasıl seslenebilir? Hem onun adından uzaklaşmadan hem de kendi kalbini katarak nasıl çağırabilir ki? Bir Ahmed Arif'in Leylim'i olmak nasıl bir duygu? Peki ya, Leylim'in Arif'i olamamak? Böyle diyordu Leyla Erbil'e, Leyla'sına Leylim, Sevgili Canım, Canım Leylâm, Ömrüm diye başladı mektuplarında
Yazacaklarım karnı tok bir insanın yazdıklarıdır. Bunları okuyacak olanlar da toktur. Kitabın verdiği gerçek açlık duygusunu hiçbirimizin gerçekten anlamasına imkân yok. Bu yüzden açlık hakkında beylik laflar etmeyeceğim. Ama birazcık empati bizi kurtarır.
Kitabın konusu kısaca şu şekildedir: “Açlık romanı, yazar olmak amacıyla Kristina’ya
Beni ikinci kez inceleme yazma mecburiyetinde bıraktığı için 1000K'yı en kalbi duygularımla kınıyorum.
Nikolay Gogol'ün hikayesinde, burnunu arayan adam gibi ben de kaybolan incelememi ümitsizce aradım durdum. Sonuç?Bulamadım ve ikinci defa yazıyorum...
Bereket versin, birkaç haftadır
Rabindranath Tagore eserleri sayesinde Hindistan'da bolca meditasyon yaptım ve sevgi dilini öğrendim. Yoksa ben de bilirim camı çerçeveyi indirmesini. Ama ne dedik? Sevgi dili dedik...
Abdurrahman Seyhan , Bir münibüse doldurduğu filozoflarla beraber (şoför de dahil) aydınlık bir yola koyuyor bizleri. Yani bu kitaptaki ilk hikayenin "Aydınlık" olması tesadüf değil. Yol uzun ömürler kısa... İrili ufaklı hikayelerden ve toplamda 60 sayfadan oluşan bu kitap, ismini kitapta geçen bir hikayeden almaktadır. Yeni yazarın kitap yazma cüretkarlığı, meyvesini vermiş ve nihayetinde tek solukta okuyabileceğiniz bir kitap oluşmuş. Beğendiğim ve kendimden çok şey bulduğum mini ama güzel bir seyahatti benim için.
Siz değerli okurların da 1 saatini ayırmasını temenni eder,
Abdurrahman Seyhan'a beğendiğim bu kitap sonrasında, kaleminin aydınlığında nice kitaplar yazma kabiliyeti ve gücünü dilerim..
İncelemeden çok kandil mesajı gibi oldu yahu:) Ne yapayım, cümle dağarcığım buna müsade etti. Yoksa ben de, kalemi yere sağlam basan, fuları boynuna dolamış, gözlüğü hafiften aşağıya inik, ağzında sönük piposuyla eline aldığı kitabı ilmek ilmek arşınlayan gözü pek bir eleştirmen gibi alt yapısı ve teknik bilgisi bol bir inceleme yazmak isterdim... Olmuyor, Bilge birinin dediği gibi "Değiştiremediğin şeye takılma"
İyi okumalar dostlar
Sevgi içimizde.
Teknoloji böyle bir şey işte insanları yakınlaştırıyor mu? Yoksa uzaklaştırıyor mu? Hiç anlamıyorum. Babam beni sosyal medyaya erken yazdırdığı için uzunca bir süredir sosyal ağlarda olduğumdan artık sıkıldım. Artık arkadaşlarımla yüz yüze görüşmek istiyorum. Şimdilerde her şey harika.Uzun bir süredir asosyal bir adam olduğumdan, artık sokaklara