Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İşte, ya Rab, burada zorlanıyorum ve kendi varlığımı da kavramakta zorlanıyorum. Kendi kendime zorluklarla dolu, ter dökülüp emek harcanan bir toprak hali ne geldim. Çünkü şu an üzerinde çalış­tığım konu göğün kuşaklarını araştırmaya benzemiyor, yıldızlar arasındaki mesafeyi ölçmüyoruz ya da dünyanın boşlukta nasıl dengede durduğunu da incelemiyoruz. Araştırma konum hatırlayan bir varlık olarak ben, zihin sahibi bir varlık olarak ben, kendimim. Aslında ben olmayan bir şeyin benden uzak olmasına şaşırmamam gerekir. Ama bana benden daha yakın bir şey olabilir mi? Gerçekten de bendeki hafızanın gücünü anlamıyorum, bu güç olmaksızın kendimle ilgili hiçbir şey söyleyemeyeceğim halde. Çünkü ne söyleyebilirim ki , unutmayı hatırlayabildiğimden bu kadar eminsem? Hatırladığım şey hafızamda değil mi diyeceğim yani? Ya da unutma, unutkan olmamam için hafı­zamdadır mı diyeceğim? Her ikisi de çok saçma. Üçüncü bir çıkar yol var mı?
Aslında ölmenin tam zamanı. Neyse bunların hepsi saçma. Sana doğrusunu söyleyeyim: Düşüncelerime ve çalışmalarıma müthiş bir değer veriyorum, ama aslında sen bunu, tüm dünyamızın ufacık bir gezegenin üzerine yapışmış küçük bir küf tanesinden başka bir şey olmadığı şeklinde düşün. Biz ise düşünceler, işler gibi çok yüce bir şeyimiz olabileceğini düşünüyoruz. Birer kum tanesi bunların hepsi.
Sayfa 492
Reklam
Birini çok sevmişsem adını asla başkasına söylemem. Onlara ait bir parçayı başkalarına teslim ediyormuşum gibi gelir bana. Gitgide gizli kapaklı şeyleri sever oldum. Modern yaşamı harikulade ya da gizemli kılabilen yegane şey de budur bence. En basit şey bile gizlendiğinde güzelleşir. Şu an şehir dışına çıkacak olsam evdekilere nereye gideceğimi söylemem. Söylersem zevki kaçar. Belki saçma bir alışkanlık ama bir şekilde insanın yaşamına hayli romantizm katıyor.
adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime anne dedim, hadi çay koy da içelim.
. Ey Tanrım, eserin çok yaşasın! Biz onun kusurlu olduğunu düşünürüz, çünkü budalayız, ama sen bizi affet, saçma sapan yargılarımızı dikkate alma! Ama üzücü olan, fazlalık yaratan, şu zavallı beyin yerine başımıza ikinci bir kalp koymayı düşünmemiş olman?
Milena
"İnsan kendi eksikliğine katlanmak zorundadır, her an için; oysa iki kişilik eksikliğe katlanmak zorunda değildir. Gözler, yuvalarından çıkarıp atmak için yok mudur, ve kalp de aynı şekilde. Yine de durum o kadar kötü değil, abartı ve yalan bu, her şey abartı, yalnızca özlem gerçek, o abartılamaz. Fakat özlemin gerçekliği bile o kadar da onun kendi gerçekliği sayılmaz; daha ziyade, geri kalan her şeyin yalan oluşunun ifadesidir. Kulağa saçma geliyor ama öyle. Belki en çok seni sevdiğimi söylediğimde de söz konusu olan gerçekten sevgi değil; sevgi, senin içimde çevirip durduğun bıçak olman..."
Sayfa 221
Reklam
Müştak Serhazin- Nüzhet Hanım
Mor menekşe... Nüzhet'in vazgeçilmez menekşe tutkusu. "Öldüğümde mezarımın üzerine menekşeler ekin..." demişti. "Renk renk menekşeler." Hayır, öyle duygusal biri değildi. Melodramdan hoşlanmaz, arabesk muhabbetlerden nefret ederdi. Sahiden mezarının üzerinde menekşeler istiyordu. Üstelik bunu söylerken hiç kederli de değildi, son derece doğal bir tavırla söylemişti bu isteğini. O zaman saçma gelmişti. Taze bir mezar, toprağın üzerinde menekşeler, altında Nüzhet... Hayır! Öldüğüne inanmadığımdan değil, onun ölümüne inanmanın nasıl bir şey olduğunu bilmediğimden. Nüzhet ve ölüm asla bir arada düşünülemezdi. Yeryüzünde, hayatı ondan daha çok seven birini tanımamıştım. Bunu bildiğim için "Mezarıma menekşeler ekin," dediğinde en küçük bir elem kırıntısı bile düşmemişti içime. Ne elem, ne bir burukluk... Ama şimdi, hiçbir zaman ölmeyeceğini düşündüğüm kadının cesedinin ardında böyle durmuş, onun olmadığı bir dünyada hayatın nasıl olacağını anlamaya çalışıyordum. Yanağımda bir sıcaklık hissettim. Nemli sıcaklık derimin üzerinde ince bir sızı bırakarak, dudağıma kadar ulaştı. Gözyaşımın tuzu belli belirsiz ağzıma yayılmaya başlarken...
Everest YayınlarıKitabı okudu
NİÇİN UNUTULUR? Rüyaların, sabahleyin silinip gittiği bilinen bir gerçektir. Elbette hatırlanabilirlerde; çünkü rüyaların varlığını ancak uyandıktan sonraki onlara ilişkin belleğimizle bilebiliriz. Ama bir rüyayı sadece kısmen anımsadığımız zaman, gece rüyamızda daha çok şeyin bulunduğu duygusu taşırız; sabahleyin hâlâ canlı olan bir rüyaya ilişkin anımsıyor olduklarımızın, günün akışı içinde küçük kırıntılar dışında nasıl silinip gittiğini de gözleyebiliriz; sık sık ne gördüğümüzü bilmeksizin rüya gördüğümüzü biliriz; rüyaların unutulmaya yatkın olduğu gerçeği bizim için açık bir şeydir. Öyle ki birisinin gece rüya görüp de sabahleyin rüyasında ne gördüğünün, hatta rüya gördü ğünün farkında olmaması bize saçma gelmez. Ayrıca, bazen rüyaların bellekte olağandışı bir inatçılıkla korunduğu da olur. Hastalarımda, yirmi beş yıl, hatta daha önce görülen rüyalar analiz etmişimdir; en az otuz yedi yıl önce görmeme rağmen, belleğimde o günkü kadar canlı olan bir rüyamı anımsayabiliyorum. Bütün bunlar, ilk bakışta anlaşılmasa da son derece dikkate değerdir.
Sayfa 50 - OLYMPIAKitabı okudu
Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde. Yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu. Otoban dolusu gürültüyü sıkıştırılıp beynime; "Anne," dedim, "Hadi çay koy da içelim.."
ARKADİNA - Gördünüz mü cancağızım... Neden ama? Ben çalışıyorum, hayatı duyarak yaşıyorum, her an hareketteyim, siz ise yerinizden kımıldamıyor, yaşamıyorsunuz... Sonra, bir de kuralım vardır benim: İleriye bakmamak... Ne yaşlılığı, ne de ölümü getiririm aklıma... Her şey olacağına varır. MÂŞA - Benim içimdeyse, sanki çok, çok eskiden doğmuşum gibi bir duygu var... Hayatımı, bitmez tükenmez kuyruğu olan bir elbise gibi sürüklüyorum sırtımda... Çoğu kez de hiçbir yaşama isteği olmuyor içimde. (Oturur.) Tabii, saçma bütün bunlar. Silkinip canlanmam gerek.
Reklam
Clay uzanıp, onu bileğinden yakalayarak kendine doğru çekti. "Yapma!" "Üzerimi değiştirmeyeyim mi?" Clay başını salladı. "Benim gömleğimi giy." "İçimde sütyen bile yok," diye cevap verdi Julia, bu fikrin ne kadar saçma olduğunu açıklamaya çalışarak. "Biliyorum," dedi Clay sırıtarak. "Demek benim 'özgür' halimi beğeniyorsun öyle mi?" "Çok güzel göğüslerin var ve ben, benden sadece iki adım ötede, üstelik yalnızca bir saat önce benim üzerimde olan bir şeyle örtülü oluşunu bilerek kıv- ranmak istiyorum," dedi parmaklarını gömleğin üze- rinde gezdirip, dışarı fırlamış göğüslerine dokunma- dan. Ve Julia'nın tüyleri diken diken oldu. "Peki, alt tarafım ne olacak? Belimden altım çıplak vaziyette mi dolaşmamı istiyorsun?" "Benim isteğim, senin o eteği tekrar üzerine geçirmen. Ama iç çamaşırı giymeden; sadece topuklu ayak- kabıların, eteğin ve benim gömleğim," dedi yumuşak bir ses tonuyla. Vereceği cevabı beklerken her zaman- kinden daha karanlık bakan gözlerini Julia'ya dikti.
Sayfa 104
Eski sevgiliyle arkadaş kalınır mı sizce?
Niye her şeyi unutup iki eski sevgili, iki arkadaş gibi konuşamıyoruz diyorsun ya. Yapamayız işte onu, yapamıyoruz. Sen normal normal konuşursun ama benim içim titrer sesini duyunca, anlattıklarını bile dinleyemem. Çünkü ben o esnada seni hala çok seviyor olurum. Bir taraftan da artık arkadaş olduğumuz için bu durumu saklamaya çalışırım. Tabii bunu da beceremem. Oynamaya çalıştığım bu rezil oyun sinirlendirir sonra beni. Saçma sapan bir sebeple kavga çıkarıp bağırmaya başlarım. Sen şaşırmış gibi yaparsın çünkü sen çok akıllısın. Ben değilim.
Her şey çok saçma..
Kimi ömrünü para kazanıp bir köşeye koymaya adamış, ama ne parasını bırakacak çocuğu var, ne de tanrının servetinin bahtını her daim açık edeceğine dair en ufak bir umudu. Şu öteki var gücüyle, ancak öldükten sonra işine yarayacak bir şöhret için didiniyor, ama şöhretinin tadını çıkaracağı başka bir hayata inanmıyor. Beriki aslında umurunda olmayan bin türlü işin peşinden koşuyor. Şu az ötedeki de ...
Sayfa 368 - Can Yayınları/37. Baskı/2022Kitabı okudu
Önümüzde bu korkunç gerçek dururken, acının ve kederin ortasında, ölümle yaşamın eşanlamlı olduğu bu dünyada tüm çağları aşıp gelen, tüm ülkelerde ve yüreklerde çınlayan uzak bir ses var: “Bu Maya tanrısaldır, niteliklerden oluşmuştur ve aşılması çok zordur. Ama Bana gelenler hayat ırmağını aşarlar.” “Ey zahmete girenler ve ağır yük taşıyanlar, Bana gelin ki sizi rahat ettireyim.” Bizi gayrete getiren bu sestir. İnsanoğlu bunu tüm çağlar boyunca işitmiştir. Her şey yitmiş, tüm umutlar kaybolmuş gibi göründüğünde, insanın kendi gücüne olan güveni yıkıldığında, her şey parmaklarının arasından kayıp gittiğinde ve hayat umutsuz bir yıkıntıya döndüğünde bu ses insanlara yetişir. İnsanlar ona kulak verir. Buna din diyoruz. Bu nedenle bir yanda tüm bunların saçma, Maya olduğu ileri sürülürken öbür yandan Maya’nın ötesinde bir çıkış yolu olduğu iddiası ortaya atılır.
“… Saçma sapan laflarla kafalarına sokulmuş o küçük ahlaklarıyla lak lak konuşur, ama yaşamaktan korkarlar. Seni seveceklerdir Martin, ama kendi küçük ahlaklarını daha çok seveceklerdir.”
Sayfa 334Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.